Page 115 - 60. SANAT YILINDA AMİR ATEŞ
P. 115

60. Sanat Yılında
                                                                                             Bestekâr HÂFIZ ÂMİR ATEŞ


            olduğunu vurgulayan Âmir Ateş Hoca, “Mevlide
            bid’at diyen o arkadaşlarımızı Allah affetsin.Onlar
            ki bilmeden öyle mübârek, öyle ulvî bir müesseseye,
            bir kültüre mâni oldular ki, biz her şeyi herkesten
            daha  çok  biliriz  düşüncesiyle  ‘İmansızlığı,  küfrü
            âdeta imanın yerine galebe çaldırır hâle getirdiler.’
            İlk çıkanlardan bir tanesi ünlü oldu, zengin oldu
            falan diyerek başka insanlar da çıkarak yine değişik
            versiyonlarla bazı iddialara girenler oldu. Bu
            düşüncelerle maalesef çok yıkıcı bir süreç yaşandı.
            Çok az bir ihtimalle mevlîd müessesesi eski ihtişamlı
            günlerine kavuşur ama çok az ihtimal” diyerek bu
                                                                                                Âmir Ateş bir câmi programında
            konuda duyduğu derin üzüntüyü dile getirmiştir.                                           Mevlîd-i Şerîf okurken.

            1960’lı yıllara kadar olan dinî baskıya da dikkat çeken Âmir Ateş,  “Allah
            demenin dahi suç sayıldığı, aşağılık sayıldığı bir çağda Cenab-ı Hak öyle bir nurunu
            gösterdi ve insanlar yeniden cûş-i hurûşa geldi ki, rahmetli Adnan Menderes (ö.
            1961) sayesinde millet günlerce bayram etmişti. Mesela Ezân-ı Muhammedî’nin
            yeniden Arapça okunması çok mühim bir hadisedir. Rabbim, tekrar Mevlîd-i
            Şerîf ’in o ihtişamlı günlerini bize yaşamayı ve yaşatmayı nasip etsin” sözleri ile
            geçmiş yılların bir tahlilini yaparken, gönlünden geçen temennilerini de dile
            getirmiştir.

            Güzel ses insana Allah Teâlâ’nın bahşettiği bir lütuftur. Allah Teâlâ bu lütfu
            herkese  nasip  etmemiştir.    Bu  lütfa  nâil  olmuş  kişilerin  ise  sesi  kullanma,
            sesi terbiye etme, sese hâkim olma gibi teknik konularda çalışmaları bir nevi
            boyunlarının borcudur.  Yani, insanların kendini yetiştirmesi, bu özellik ve
            güzelliğe başkalarını katması suretiyle mümkün olabilecek bir durumdur.
            Akabinde sesi daha teknik, daha güzel kullanmak mümkün olacaktır. Şu da
            bir gerçektir ki iyi bir mûsikînin, güzel bir sesin dinî vecd içinde bulunan bir
            insanın kulağına söyleyemeyeceği hiçbir söz yoktur.

            Âmir Ateş’e göre Mevlîd-i Şerîf’in okunması ile ilgili olarak; sesinin
            güzelliğine göre her insan mevlîd okuyabilir. Ancak onun bu konuda özel bir
            isteği bulunmaktadır. O da sesi çok fazla müsait olmayanların bu alanı çok
            fazla işgal etmemeleri ve kendilerini  ‘Mevlidhân’ olarak tanıtmamalarıdır.

            Mevlîd-i Şerîf’in kendi içerisinde iç dinamikleri mevcuttur. Bunlar, mevlîdin
            mûsikîsi, edebiyatı ve telaffûzlarıdır. Bu konularda eksikleri olan insanların
            bu alana girmeden önce kendilerini yetiştirmeleri ve daha sonra bu alana
            girmeleri daha uygun olacaktır.









                                                             • 111 •
   110   111   112   113   114   115   116   117   118   119   120