Page 91 - 60. SANAT YILINDA AMİR ATEŞ
P. 91

60. Sanat Yılında
                                                                                             Bestekâr HÂFIZ ÂMİR ATEŞ






                     Âmir Ateş’in Mûsikî Anlayışı

















                  mir Ateş’e göre mûsikî bir aşktır ve dünyadaki her güzelliğin bu ulvî sanat
             Â ile bağı vardır. Tüm bu güzellikler Allah’ın varlığının cümle kâinattaki
            tezâhürleridir. Ona göre “Mûsikî hayatın içindedir ve insanlığın yaratılışı ile
            aynı zamanda yaratılmıştır; ikisi birbirinden asla kopmaz.” Âmir Hoca mûsikî
            hakkındaki görüşlerini şöyle ifade etmektedir:

            “Benim nezdimde mûsikî, dünyanın kuruluşundan itibaren başlayan ve rüzgârın
            uğultusu, güneşin pırıltısı, kuşların cıvıltısı, suların şırıltısından oluşan ilâhî
            bir  senfoni, kâinattaki  bütün  mahlûkâtın  çıkardığı  lâhûtî  âhenkten ibaret
            olan bir güzellik manzûmesidir. En güzel, en ulvî duyguları bir âhenk hâleti
            içinde duyuşumuza aksettiren, bizi zaman zaman neşelendiren, zaman zaman
            hüzünlendiren, bambaşka bir duygudur.”

            Âmir Ateş kendisine mûsikî tarihi ile ilgili sorulan soruya verdiği cevabı şöyle
            anlatmaktadır:

            “Televizyon sohbetlerinden ya da konferanslardan birinde bana mûsikî tarihini
            sordular. ‘Hangi tarihi anlatayım’ dedim. ‘Kitapların yazdığı mûsikî tarihinden
            mi yoksa benim zihnimdeki mûsikî tarihinden mi?’ Şaşırdılar nasıl yani diye. An-
            latmaya  başladım: ‘Mûsikî  insanlık  tarihinden  çok  öncedir.  Kâinat  kuruldu  ve
            rûhlar yaratıldı. Buna ‘âlem-i ervâh’ diyoruz. Rûhların yaratıldığı an. Cenâb-ı
            Hak rûhlara şöyle bir hitapta bulundu: ‘Elestü bi Rabbiküm?’ (Ben sizin Rabbiniz
            değil miyim?) Bu öyle bir hitaptı ki rûhlar duyunca çıldırdılar, mecnuna döndüler
            ve ‘Kâlû belâ’ (Elbette yâ Rabbî) diyerek mukâbelede bulundular. İşte o an, rüzgâ-
            rın uğultusu, kuşların cıvıltısı, suların şırıltısı öyle bir ilâhî senfoni olarak devam
            etti ki insanların âdeta hâlden hâle geçerek onu aradığı,
            dünyanın en büyük bestesi, en büyük mûsikîsi ve en büyük      Mûsikî hayatın içindedir ve insanlığın
                                                                    yaratılışı ile aynı zamanda yaratılmıştır;
            senfonisi oluştu. Ondan daha büyük mûsikî olamaz. Benim
            mûsikî tarihiyle ilgili anlatmak istediğim husus budur.’”
                                                                    ikisi birbirinden asla kopmaz.







                                                             • 87 •
   86   87   88   89   90   91   92   93   94   95   96