Page 50 - KAZASKER MUSTAFA İZZET
P. 50

Ayasofya’nın Nişânesi | KAZASKER MUSTAFA İZZET








                             ve Said Efendi’nin iltiması, Kömürcüzâde’nin gayreti ve elbet Sultan’ın onu affedişi, günümüz şartları ile baktığımızda bize her ne kadar
                             Kazasker için bir lütuf gibi görünse de, aslında bunu sanat ve medeniyet tarihimiz için daha büyük bir lutf-ı İlâhî olarak değerlendirmek
                             gerekir. Zira onun zaten bu ihsanlarda hiçbir zaman gözü olmamıştı; dervişlik kisvesi altında hayatına devam edebilecek istidâdı da, çok
                             yönlü kişiliğini bastırabilecek heybette bir tasavvufî ehliyeti de mevcuttu.

                             Mustafa İzzet bu tarihten itibaren Sultan II. Mahmud’un fasıl heyetinin daimi âzâsı olmuştur. Onun lâhutî neyini ve dâvudî sesini dinlemekten
                             büyük zevk duyan padişah, kendisine sık sık takdirlerini ve ihsanlarını sunmuştur. Musiki kısmında teferruatıyla aktaracağımız, Kazasker
                             ile Sultan II. Mahmud’un yakın münasebeti, lütuf ve ihsanlarla dolu fasıl meclisleri 1839’da Sultan II. Mahmud’un vefatına kadar, 7 yıl
                             aralıksız devam eder. Mustafa İzzet’in "bedii kabiliyetleri" dolayısıyla sarayda yer edinmiş ve hatta mevki kazanmış olması bize şu doktrini
                             hatırlatıyor: Sanat kabiliyeti olan birisi tarihte hep bir adım önde ve gözde bir sınıfın içine dâhil olmuştur. Fakat bununla birlikte Sultan’a
                             böylesine yakın olmuş bir insanın birazdan değineceğimiz şekildeki devlet görevlerinin hiçbirisinin bu dönemde başlamamış olması da
                             ilginç bir anekdottur. Bir başka ifadeyle bu inişli çıkışlı saray ilişkisi, nihayetinde Kazasker’in beklediği yere gelmiş ve padişah kendisinden
                             icrâ-yı sanattan başka bir beklenti içerisine girmemiştir.



                             "SULTANLARA HİZMET" DEVLET İDARECİLİĞİNDE 44 YIL


                             Mustafa İzzet’in devlet resmiyetinden yıllarca kaçmasına rağmen "Devlete hizmet cezasız kalmaz" kabilinden hayatının son dönemi büyük
                             bir entrika içinde savrulur. Sultan Abdülmecid’in cülûsundan sonra saray muhitinden ayrılma arzusu kabul buyurulmuş ve iyi yetiştiği ilmiye
                             mesleğine girerek bir hizmet ve geçim yolu maksadıyla Eyüp Sultan Camii hatipliğini niyaz etmiştir. Ancak bu vazife âdet olduğu üzere
                             bir bedel karşılığında yapılmadığından -ki bu İslam vakıf geleneğinde bir örf hâlindedir-, yani kendisine bu hususta herhangi bir maaş
                             bağlanamayacağından, hatipliği yanında maişet temini amacıyla Lâleli Camii evkaf kâim-i makamlığı da kendisine tevdi edilmiştir. Ancak
                             kaçtığı saray hayatındaki vaziyeti sanat çevresi içerisinde cereyân ederken Sultan Abdülmecid’in tahta cülûsu ile bu durum yerini kademe
                             kademe devlet idareciliğine ve resmî görevlere bırakacaktır.

                             İlk olarak 24 Haziran 1840’ta Bahriye Mektebi meşk hocalığı ve mektebin basmahânesinde musahhihlik görevi kendisine tevdi edilen
                             Mustafa İzzet’in 750 kuruş aylık ve kaptan mülâzımı tayinatı ile tatil günleri dışında bu vazifeye devam etmesi uygun görülmüştür. [5]

                             1845 yılının Ocak ayında bir cuma günü, Sultan Abdülmecid Eyüp Sultan Camii’ne selâmlık ederek Mustafa İzzet Efendi’nin hutbesini
                             dinlemiştir. Babasının emaneti İzzet Efendi’yi ziyadesiyle takdir etmiş, vefat etmiş olan Hâfız Muhammed Efendi’nin yerine kendisine ikinci
                             imam olarak tayin etmiştir.  Bu tarihten sonra Mustafa İzzet Efendi’ye tevdi edilen görevler, artık siyasi hayatı için son derece mühim
                                                   [6]
                             adımlar olarak tarihe geçer. Aslında bu ziyaretle Kazasker’in yağmurdan kaçarken bir nevi doluya tutulduğunu söylemek mümkün. Zira
                             sarayda sultanın yanında icrâ-yı sanat ederken bile kayıt altında huzursuz olan Mustafa İzzet Efendi, kaderin cilvesiyle kendini yüksek
                             mevkilerin içinde bulmuştur. Mustafa İzzet Efendi’nin hayatında, Enderûn’dan sonra yeni bir sayfa olarak karşımızda duran resmî görevleri
                             yaklaşık tarihleriyle şu şekilde sıralanabilir:


                             5       Dâhiliye İradeleri, İ. DH: 750.
                             6       Mustafa İzzet’in ikinci imamlığı ile ilgili kaynakların hemen hemen hepsi bu tarih ve hatırayı bildirmiş olmasına rağmen, Talip Mert tarafından tespit
                             edilen bir evrakla, bu vazifenin 1840’tan öncesine denk geldiği anlaşılmaktadır. Belge için bkz. Hariciye Mütenevvia (HR. MTV) 231.




          48
   45   46   47   48   49   50   51   52   53   54   55