Page 71 - 60. SANAT YILINDA AMİR ATEŞ
P. 71

60. Sanat Yılında
                                                                                             Bestekâr HÂFIZ ÂMİR ATEŞ


            Âmir Ateş,  Kur’ân’ın yüceliğinden bahsederken onu mûsikîden ayrı
            tutmanın büyük bir haksızlık olduğunu ve bunun zaten mümkün
            olamayacağını şu sözleriyle anlatır:

            “Hâfız Post ile başlayan bu unvan aslında ‘Ümmetimin en şereflileri
            hamele-i Kur’ân olanlardır’ hadîs-i şerîfi çerçevesinde bütün hâfızları
            ihtivâ etmektedir. Kur’ân başlı başına en büyük mûcize, en büyük
            sanattır. Mûsikî sanatından Kur’ân’ı ayrı düşünmek doğru değildir.
            Kur’ân’ın kendisi en büyük ilâhî mûsikîdir. Onun her kelimesinde,
            her harfinde mûsikîyi görmek ve duymak mümkündür. Dünyada
            insanların en çok etkilendiği ses Kur’ân sesidir. Çünkü onun içinde Yüce
            Yaratıcı’nın kendi mûsikîsi vardır. Ondaki her şey ilâhîdir. O’na ait
            olmayan bir şey Kur’ân’da yoktur. Dolayısıyla her harfi, her kelimesi,
            yazılışı ve okunuşu ile insanı etkilemekte, hatta duygulandırmaktadır.”
            Âmir Ateş, mûsikînin dindeki hükmü hakkındaki bir soruya şu
            şekilde cevap vermiştir:

            “İslâmiyet ile müziğin bağdaşmayacağını söylemek, Cenâb-ı Hakk’ın
            insana nakşettiği ritmi ve nefes alıp verişinde icrâ ettiği mûsikîyi inkâr
            etmek demektir. Kısacası saygısızlıktır.  Mûsikî deyince  bu sizin ne
                                                                                          Âmir Ateş Bursa’daki Hâfızlar Günü’nde
            anladığınıza bağlı. Bir câmi mûsikîsinden söz ettiğimizde, eğer siz câmi içinde
                                                                                                  Ezân-ı Muhammedî okurken.
            dans ve şarkı anlıyorsanız, o zaman haklısınız. Ancak, câmi mûsikîsi deyince, yüce
            Kur’ân âyetlerinin farklı makam ve hızlarda okunmasını, yüce davetin minâreden
            günün farklı saatlerinde semâdaki coşkusunu ve insanı Allah’ın birliğine davetini
            sakıncalı buluyorsanız, diyecek bir şeyim yok. Ama şöyle bir şey var ki müziğin
            İslâm diniyle bağdaşmayacağını söylemekle ‘Allah aşırı gidenleri sevmez’ âyet-i
            kerîmesine de ters düşülmüş oluyor. Çünkü bana göre böyle bir şey aşırı gitmektir,
            haddi aşmaktır. Herkes haddini bilmelidir. Ben hâfızım ve yıllardır mûsikînin
            içindeyim. Mûsikî olmadan benim sanatımı ve Kur’ân’ımı okumam mümkün
            değildir. Bizim güzel dinimiz aşırı gitmeyi ve aşırı gidenleri hoş karşılamıyor. Çok
            dikkatli olmak gerekiyor.”
            Her ortamda mûsikînin müdâfîsi olan Âmir Ateş Hoca, bilhassa Kur’ân’ın
            temelinin “muhabbet” olduğunu, bu muhabbetin mûsikî ile tezyîn edilerek
            insanlığa ulaştırılmasının önemini vurgulamakta
            ve bu sahadaki hizmetleri hâlâ aynı iştiyakla devam         İslâmiyet ile müziğin bağdaşmayacağını
            etmektedir. Âmir Ateş, imam-hatiplere ders verdiği    söylemek, Cenâb-ı Hakk’ın insana nakşettiği
            dönemde öğrencilerinin nota öğrenmelerine ve ileriki
            safhada ise beste çalışmaları yapmalarına zemin       ritmi ve nefes alıp verişinde icrâ ettiği mûsikîyi
            hazırlamıştır.  Nota  derslerinde  özellikle  geçmek
            üzere hazır bir nota getirmez ve “Kimin yanında bir  inkâr etmek demektir.








                                                             • 67 •
   66   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76