Page 74 - 60. SANAT YILINDA AMİR ATEŞ
P. 74

60. Sanat Yılında
           Bestekâr HÂFIZ ÂMİR ATEŞ

























                                                  t Umre ve Hac Ziyaretleri t










                                            991 senesinde ilk defa umre görevini yerine getiren Âmir Ateş, daha önce
                                        1 gidemediği yılları telafi etme niyetiyle hemen her yıl umreye giderek bir
                                         nebze de olsa kutsal beldelere olan özlemini gidermeye çalışır. 2008 yılında
                                         hac görevini îfâ eden bestekârımız orada yaşadığı ve kendisini çok bahtiyâr
                                         eden şu hatırasını bizlerle duygusal cümleleriyle paylaşır:

                                         “Hac vazîfemiz esnasında Arafat’ta bulunduğumuz anlarda biraz rahatsızlık
                                         vardı üzerimde, özellikle yürümemde. Yine de o çadırdan o çadıra girdim, kasideler
                                         ve ilâhîler okudum. İlerleyen saatlerde Diyanet İşleri Başkanlığı çadırından yayın
                                         başladı. Şöyle bir kulak verdim ki benim eserlerimi okuyor arkadaşlar. Bir eserimi
                                         okudular, ardından bir eserimi daha okudular. İçim içime sığmıyordu duyduğum
                                         sesler karşısında. Rabbime şükrettim o anda. Çünkü insanlar benim eserlerimle
                                         feyz alıyorlar, belki de hâneme sevap yazılıyor düşüncesiyle mutlu oldum.”

                                         Bir peygamber aşığı olan Âmir Ateş, pek çok bestesine hac ve umre vazîfeleri
                                         sırasında yaşadığı duygu yoğunluğu ile imza atmıştır. Urfalı Nâbî’nin, Hz.
                                         Rasûlullah aşkıyla yanan gönlünden dökülen;

                                              “Sakın terk-i edebden kûy-i mahbûb-i Hüdâ’dır bu
                                              Nazargâh-ı İlâhî’dir, makâm-ı Mustafâ’dır bu
                                              Mürâât-ı edeb şartıyla gir Nâbî bu dergâha
                                              Metâf-ı kudsiyâdır, bûsegâh-ı enbiyadır bu”









                                                             • 70 •
   69   70   71   72   73   74   75   76   77   78   79