Page 126 - 60. SANAT YILINDA AMİR ATEŞ
P. 126
60. Sanat Yılında
Bestekâr HÂFIZ ÂMİR ATEŞ
İnsanların mûsikî ziyâfeti ile Mevlîd-i Şerîf’i dinlerken, güfteye yapılacak
vurguyla birlikte Efendimizin doğumunun daha iyi idrâk edileceğini belirten
Âmir Ateş, eski üstadlarından duyduğu şu cümleleri aktarmaktadır: “Kur’ân-ı
Kerîm’i mûsikînin emrine değil, mûsikîyi Kur’ân-ı Kerîm’in emrine bırakmak lazım.
Eğer sen Kur’ân-ı Kerîm’i mûsikînin emrine bırakırsan bu güzellik değil çirkinlik
olur.” Âmir Ateş bu sözleriyle hem Kur’ân-ı Kerîm okumada hem Mevlîd-i
Şerîf okumalarında klâsik tavrın sürdürülmesi gerektiğini ifade etmektedir.
Velâdet Bahri’nin son bölümünde ise Âmir Ateş, “Efendimizin doğumuna
hürmeten ayağa kalkmamız gerektiğini” belirtmiştir. Bu bölümün sonundaki
salâtların ise bazı yerlerde Segâh makamında okunduğunu ancak bu bahre
Rast makamında başlandığı için Rast makamında bitirilmesinin daha uygun
olacağını belirten Âmir Ateş, Segâh tekbirlerin ise genellikle sünnetlerde
okunan Mevlîd-i Şerîflerde Velâdet Bahri’nin akabinde okunmasının daha
uygun olacağını, ancak bunun da bir kâide olmadığını, kendisine üstadlardan
bu şekilde aktarıldığını belirtmiştir.
Merhabâ Bahri
Merhabâ Bahri için ise Âmir Ateş, “Tevhid Bahri Sabâ, Velâdet Bahri Rast
okunduğu gibi Merhabâ Bahri de çok eski zamanlardan beri Uşşak makâmında
okunmuştur, ancak Uşşak zorunlu diye bir şey yoktur. Bu bir gelenektir ve biz de
bu şekilde devam ettirmekteyiz” diyerek bu bahrin önünde güftesi ve bestesi
kendisine ait Uşşak makamında ki şu eserini okumaktadır:
“Merhabâ ey fahr-i âlem merhabâ yâ merhabâ
Kıl şefâat yâ Şefîa’l-müznibîn yâ merhabâ
Senden aldık nûr-i îmân, sende bulduk pür-safâ
Kıl şefâat yâ Şefîa’l-müznibîn yâ merhabâ”
Âmir Ateş, Merhabâ Bahri’nin ilk dört mısrâının Süleyman Çelebi’ye ait
olduğunu, müteâkip mısrâların ise sonradan eklendiğini, yani Süleyman
Çelebi’ye ait olmadığını belirtmiştir. Bu bahrin sonunda yapılan salavât
bölümünün ise Segâh okunduğunu, bağlantı kurmak için böyle yapıldığını,
ancak bu şekilde olmayabileceğini de ifade eden Âmir Hoca bu bölümle ilgili
olarak “‘Dest girîsin kâmu üftâdenin’ satırındaki ‘Dest’ kelimesi problemlidir. Arûz
veznine uygun bir şekilde okunması için ‘Dêst’ şeklinde uzatanlar, ‘Dest’e Girîsin’
şeklinde kalıba uydurma amacıyla birtakım değişiklikler yapanlar var. Doğrusu
‘Dêst girîsin kâmu üftâdenin’ şeklinde okunduğu anda “Fâilâtün fâilâtün fâilün”
kalıbına uymaktadır ve bu şekilde okunması gerekir” sözleriyle yapılan hataları ve
bunlarının doğrusunu dile getirmiştir.
• 122 •

