İçeriğe Git İçeriğe Git Alt Bölüme Git

Rekabet Ortamında Dayanışma: Rekaberlik

Rekaberlik kavramını keşfetmek ve şirketler arasındaki bu benzersiz iş birliğinin detaylarını öğrenmek için blog yazımızı okuyabilirsiniz.

İş dünyası çok sayıda sektörü ve şirketi bir araya getirir. Her şirket ve sektör için iş dünyasındaki pazar payını büyütmek önemlidir. Bir sektörde sürekli büyüme ve gelişme için en önemli faktörlerden biri rekabettir.
Müşteriler için daha iyi ürün ve hizmetler sunarak rakiplerinden öne çıkmak için rekabet eden markalar, bu motivasyon ile sürekli olarak kendilerini geliştirirler. Tabii iş dünyasında şirketlerin büyümesi kadar sektörün büyümesi ve total ekonomiden daha fazla pay alması da o sektörleri oluşturan şirketlerin sorumluluğunda. Bu anlamda rekabet duygusunun yanı sıra kimi durumlarda birlikte hareket etme duygusu da ön plana çıkar.
Rekabet ve iş birliği kavramlarını bir araya getiren “rekaberlik” de bu motivasyon ve sorumluluğa vurgu yaparak iş dünyasında ortaya çıkmış yeni nesil kavramlardan biridir.

Rekaberlik Nedir? Neden İhtiyaç Duyulur?

Rekaberlik, Türkçe’ye Ahmet Usta’nın uyarladığı ve Girişimcinin El Kitabı’ndaki “co-opetition” kavramının Türkçe karşılığı olarak önerdiği bir kelimedir. Rekabet ve beraberlik kelimelerinin birleşimi olarak dikkat çeken kavram, birbirleriyle rekabet halinde olan ve rakip olarak tanımlanan şirketlerin gerekli alanlarda iş birliği içinde olmalarını ifade eder.
Sektörün büyümesi ve daha iyi ürünler, hizmetler sunulabilmesi amacıyla rekaberlik anlayışını benimseyen şirketler; marka değeri, endüstri olanakları, pazar payı, AR-GE ve pazarlama alanlarında daha iyi sonuçlar için ortak çalışmalar yürütür. Rekaberliğin temel prensibi rakiplerin bir araya gelerek “kazan kazan” stratejisi ile hareket etmeleridir.
Şirketler, ekonomik ve endüstriyel olarak daha güçlü ve büyük alanlarda rekabet etme olanağı elde etmek için avantajlarının yanında zorlukları da olan rekaberlik modelini tercih edebilirler.

Rekaberlik Nasıl Ortaya Çıktı?

Temel motivasyonu sektörde güçlü bir ekosistem yaratmak olan rekaberlik kavramının dayandığı teoriler, yirminci yüzyılın ortalarına kadar uzanır. 1944 yılında John von Neumann ve Oskar Morgenstern tarafından yazılan Oyun Kuramı ve Ekonomik Davranış’taki “Oyun Kuramı” kavramı, bilim ve teknolojiyi bugün bile yakından etkiler. Rekabet ve rekaberlik kavramları da bu kuramdan etkilenir.
1977 yılında ise İngilizce’de rekabet ve iş birliği anlamlarını taşıyan competition ve cooperation kelimelerinin bir araya getirilmesi ile co-opetition kavramı ortaya çıkarılmıştır. Co-opetition yani rekaberliğe göre oyun kuramındaki anlayışa alternatif bir anlayış ortaya çıkar. O da oyunun bir kazananı ve kaybedeni olmasından farklı olarak rakiplerin stratejik iş birliği ile varlıklarını sürdürmeye devam etmelerini ortaya koyan bir anlayıştır. Steve Blank ve Bob Dorf tarafından ortaya çıkarılan kavram, yeni nesil iş dünyasında basit ve avantajlı görünmesinin yanı sıra epeyce zorluklar taşır.

Rekaberliğin Zor Yanları Nelerdir?

Rekaberlik şirketler için avantajlı ve kârlı bir strateji gibi görünse de sonuç olarak iş birliklerinin rakipler ile sürdürüldüğünü unutmamak gerekir. Bu anlamda güvenilirlik ve risk yönetimi açısından son derece zorlu bir kavram olan rekaberliğin ön plana çıkan zorlukları şunlardır:
  • Karşılıklı güven duygusu ve iş birliği eğilimi geliştirmek uzun sürebilir.
  • Şirketler arası uyum ve çıkar dengesini ayarlamak zor olabilir.
  • Risklerin ve ağır sorumlulukların dengeli paylaşılmaması durumunda şirketler arası denge bozulabilir.
  • Rekabet ve iş birliği dengesinin doğru kurulamaması durumunda şirketler rekabet gücünde düşüş yaşayabilir.
  • Şirketler arası iş birliği kapsamında bilgi ve veri paylaşımı yapılırken fikri mülkiyet haklarından dolayı hukuki sorunlar oluşabilir.
Rekaberliğin zorluklarının üstesinden gelmek için doğru ve dengeli stratejilerle hareket etmek son derece önemlidir.

Doğru Rekaberlik Nasıl Uygulanır?

Rekaberliğin doğru bir şekilde uygulanması için şirketler arasında dengeli bir sorumluluk ve çıkar ilişkisi kurulmalıdır. Rekaberlikte amaç, birlikte hareket ederek sektörü ve pazarı büyütmektir. Bu anlamda her şirket yapısı ve büyüklüğü ölçüsünde sorumluluklar alarak bu süreçteki dengenin korunmasına katkı sağlamalıdır. Bununla birlikte rekaberliğin hukuki sorumlulukları da vardır. Bir üst başlıkta bahsettiğimiz fikri mülkiyet haklarının yanı sıra şirketlerin bir araya gelip kartel oluşturmasını önlemek için rekaberliğin hukuki zemine uygun olarak sürdürülmesi gerekir.
Karşılıklı güven, uyum, iş birliği eğilimi ve hukuki altyapı oluşturulduktan sonra şirketler arası sürekli ve pozitif iletişim anlayışı benimsenerek iyi ilişkiler sürdürülmelidir ve rekaberlik süreci boyunca ortaya çıkabilecek sorunlar bu yolla değerlendirilip çözüme kavuşturulmalıdır.
Rekaberlik hem hukuki hem organizasyonel olarak zorlu yönlere sahip olsa da doğru ve adil biçimde uygulandığında şirketlerin sektörlerine katkı sağlamasını ve iş birliği çerçevesinde karşılıklı olarak kazanç elde etmelerini kolaylaştırır.