Page 89 - ANADOLU SANAYİ DEVRİMİ
P. 89
Bunu da yaparsa artık bu hastalıktan uzak birisi tarafından hakkına hüküm verilir.
O kişi bu çılgının gerçekte en çok kendi nefsini sevdiğine, başka şeyleri de kendisiyle
ilişkisinden dolayı sevdiğine hükmeder. Âşığına olan sevgisi de onun kusurlarını ve
ayıplarını örter.
Bir şeye olan sevgin seni kör ve sağır eder. Sonra insan başkasında güzel ve hoş gör-
düğü bir şeyi kendisinde hoş ve güzel görmez. Aksine kötü ve çirkin görür. Bu yüzden
rivayette yiyecek ve içeceklere üflemek yasaklanmıştır. Böylece zikrettiğimiz şeylerde
asıl olanın tiksinmek olduğu, hoşlanmanın ise ârızî ve geçici olduğu açığa çıkmıştır.
Ârızî olan şey ise sonunda yok olur ve aslına döner.
Ara
İnsanların kendi dünyalarında değişik halleri vardır. Bazıları övülen, bazıları yerilen
hallerdir. Övülen hallerin fazileti şundan anlaşılabilir ki yerilen bir hale sahip olan kişi
bu halle anılmaktan hoşlanmaz ve yalan bile olsa kendisine övülen şeylerin nispet edil-
mesinden hoşlanır. Övülen şeyi gerçekte yapmamış olsa bile yüzüstü bırakılmaktan
veya cezalandırılmaktan kurtulmak için böyle hareket eder.
Övülen hasletlerin kutbu, mürüvvettir. Mürüvvet de taharet ve temizlik üzerine ku-
rulur. Mürüvvet sahibi varlıklı olmalıdır. Varlıklı olmayan ise bir yardımcıya ihtiyaç
duyar. Onun saadeti, kendisine maddi açıdan destek olan, samimi, ahlâklı ve hali tavrı
düzgün bir arkadaşa bağlıdır. İkisi, bedenleri farklı olsa da tek yürektirler.
Arkadaş hakkında şöyle denmiştir: “O sensin, senden başkası olsa da.”
Her biri diğerinin hoşlanmadığı şeyden nefret eder, kendisi için istediği şeyi arkadaşı
için de ister. Arkadaş ve dostların sayısı başlangıçta sınırlıdır. Sonra birbirlerine olan
bağlılıkların genişlemesine göre belli bir sınırı olmadan artabilir. Mürüvvet, arkadaş-
lığın temelidir. Arkadaşlar çoğaldıkça arkadaşlık onları başkanlık ve saltanat merte-
belerine iletir. Gücü yetmediği durumda bir temenni olarak, gücü yettiğinde ise bilfiil
gerek bütün mahlukatın gerekse kendi türünün hayrı için gayretleri artar.
İnsana en yakın olan yine kendisidir ve en çok ilgiyi kendisi hak eder. Sonra kendisiyle
alâkalı olan şeyler gelir. Bedenini örten giysisi, çevresindeki insanlar, ihtiyacını gören
hizmetçi, yiyecek, içecek, bunların kap kaçakları ve yemek yapmada kullanılan âletler
gibi. Şeklin ve sûretin güzelliğine gelince, insan görüştüğü kişilerde bunları arar. Hz.
Peygamber (s.a.), fiziği ve isimleri güzel olan insanları elçi olarak gönderirdi. Kötü olan
insan isimlerini, bölge ve dağ adlarını hoş olanlarla değiştirirdi.
Fakat fiziki güzellik ana rahminde verilmiş olan bir lütuftur ve hiç kimse bunu de-
ğiştiremez. Ahlâkî güzelliğe gelince kişi kendini ruhani tıpla terbiye ve tedavi ettikçe,
ahlâk kitaplarında zikredilen metotlarla yavaş yavaş ahlâkî hastalıklarını yok ettikçe
88 - ANADOLU SANAYİ DEVRİMİ

