İbrahim Atalar: Deri bana hiçliği öğretti. Mütevazı olmayı, insan olmayı ve insan kalmayı...
Deriyi sadece bir malzeme değil; dua, sabır ve emeğin taşıyıcısı olarak gören bir ustayı, Yaşayan İnsan Hazinesi İbrahim Atalar’ı kültür sanat portalımızda misafir etmekle bahtiyarız!
Isparta’da doğup büyüyen ve geleneksel yöntemlerle çalışan mezkûr sanatkâr, deri zanaatını bir ibadet misali hassas, bir sanat kadar derin keyfiyette icra ediyor. Onun hikâyesi, derinin, kültürün ve dahi Anadolu irfanının birlikte işlenişinin de hikâyesi aynı zamanda.
Altı Yaşında Başlayan Yolculuk
Henüz ilkokula başlamadan, babası ve dahi ilk ustası Hasan Hüseyin Atalar’ın yanında sayacılıkla tanıştı. 12 yaşına kadar Isparta Kunduracılar Çarşısı’nda Cumhuriyetin Kemal ustanın ve Reşat Tibet ustanın dizinin dibinde çıraklık yaptı. Ardından Saraçcı Şükrü Usta’nın yanında yemeni ve çarık dikmeyi öğrendi.
Dericilik Yahut “Kokusu Keskin, Hatırası Derin” Bir Zanaat!
Ortaokul yıllarında tabir yerindeyse deriyle yatıp deriyle kalktı! Okulda sınıfta kalmasıyla kaderi tabakhaneye evrildi! Babası onu tabakhaneye gönderdi. Böylece “kokusu keskin ama hatırası derin” bir zanaatla buluştu.
Çevreye Saygılı Bir Teknik: Bitkisel Tabaklama
İbrahim Atalar, deriyi kireç, meşe palamudu, ham kükürt, tuz, meyve asitleri ve doğal yağlar gibi malzemelerle dört ay süren bir işlemden geçirerek sanata ve zanaata elverişli hale getiriyor. Modern kimyasallara ve sanayi tipi makinelere kapalı olan bu yöntem, sadece deriyi değil; çevreyi, sabrı ve geleneği de işliyor.
“Her Bir Deri, Kâinatın Emekle Birleştiği Bir Dua Gibidir.”
İşlenmiş deriden bir eser çıkarması ortalama beş ay sürüyor. Sabırla, emekle, alın teriyle, ustalıkla dokunan bu süreç, onun nezdinde hem sanat hem ibadet anlamı taşıyor!
Ahilik Kuşağını Takan Son Deri Ustası
1989-1991 yılları arasında İstanbul Pendik Kaynarca’daki Dericilik Araştırma ve Eğitim Enstitüsü’nde eğitim aldı. Döndüğünde, henüz 17 yaşındayken Isparta Tabakhanesi’nde ustalarının huzurunda Ahilik usulü ve fütüvvet ahlâkı mucibince ustalık kuşağını kuşandı. Bugün, o kuşağı resmen giyen tabakhane esnafı arasında hayatta kalan son isimlerden birinden bahsediyorum.
Ailede Sanat: Kızıyla Aynı Yolda
Sanatını ailesine de aktaran Atalar, bu zanaatı yalnızca çıraklarına değil, kızına da miras bırakmayı tercih etti. Kızı Şeyma Nur Atalar, 2024 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ni birincilikle bitirdi. Tezhip sanatında mahir olan Şeyma Nur, deriyi nakşederek babasının sanatına ilave katma değer üretiyor. Sözün bu yerinde İbrahim Usta’nın âvâzına kulak verelim: “Kızım da usta oldu artık. Dericilik sanat ve zanaatını bugünden yarına taşımaya çalışıyoruz.”
Zanaattan Sanata, Zamandan Eserde Derinlik
İbrahim Atalar’ın eserleri yalnızca el emeği değil, aynı zamanda bir medeniyet umdelerinin yansıması. Mushaf muhafazaları, rahle süslemeleri, sadak ve tirkeşler, seccadeler ve deri vazolar mücerred eserden ziyade onun ellerinden çıkan sessiz mirasın asliyet ve terkip şuuru olarak cemiyetin orta yerinde duruyor.
Sadece keçi değil; sığır, dana, koyun, manda, tavşan, deve derisi, hatta yürek zarı ve yılan balığı gibi yüzeyleri de işleyebilmesi onu alanında üstad kılıyor. Deriye şekil verirken kullandığı malzemeler arasında kendi yaptırdığı dağlama âletleri, çelik kalemler, tezhip ve minyatür gereçleri de var.
Yaşayan İnsan Hazinesi
İbrahim Atalar 2013 yılında Kültür Bakanlığı’ndan sanatçı kartını aldı; 2015’te Yaşayan İnsan Hazinesi olarak tescil edildi. Yurt içi ve yurt dışında çok sayıda sergiye katıldı. Esnaflığın, sanatkârlığın ve kültürel hafızanın yaşayan bir temsilcisi o.
Tabakhaneden Dilimize Düşen Deyimler
İbrahim Atalar’ın anlattıkları, yalnızca bir sanatın değil; halk deyimlerinin de izini sürüyor:
“Mirasından zırnık koklatmamak”: Zırnık, kıl köklerini eritmekte kullanılan kötü kokulu bir madde. Tabakhanedeki ağır kokunun deyimlere girişi buradan geliyor.
“Bostandan dışarı kabak, esnaftan dışarı tabak”: Kabak yaprakları diğer sebzeleri gölgeler ve sebze ekilen tarlanın sınır hattına dikilir. Aynı şekilde tabak esnafı da ağır kokulu işleri nedeniyle şehir dışına çıkarılırdı. Kazlıçeşme bunun en çarpıcı örneğiydi.
Dericilik sanayimizin yüz akı Kazlıçeşme bugünkü zamanda –ismen de olsa- Tuzla’da İstanbul Deri Organize Sanayi Bölgesi’ndeki Kazlıçeşme Ar-Ge Merkezi ve Test Labaratuvarı’nda yaşatılırken, İbrahim Atalar Isparta’da deriyle hemhal olmaya devam ediyor.
Sessiz Bir Miras: Deriyle Yazılan Hayat
İbrahim Atalar’ın pîri, meşhur Kazlıçeşme ustalarından Hasan Yelmen’. “Kazlıçeşme’de 50 Yıl” kitabının yazarı olan bu usta da aynı geleneği bir ömür boyu taşıdı.
Sanatın ve Sanatkârın İzinde serlevhalı kitabımızda “Ustalar bizi ilmek ilmek dokurken aynı zamanda güzelliklerle donatır.” cümlesini kurmuştuk. Bu hüküm cümlesine mütevazı bir katkı daha sunalım: “Deri konuşmaz; ama onun ellerinde dile gelir!”
Deriyi yalnızca işleyen değil, biiznillah ona ruh üfleyen bir usta olarak, İbrahim Atalar adeta tabakhanenin son sükûtu, deri seccadenin son nefesi gibidir.
İbrahim Ethem Gören/23.07.2025/Yazı No: 458