Işığın Ressamı Yakup Cem’e Vefâ!

Işığın Ressamı Yakup Cem’e Vefâ!


“Işığın ressamı” olarak tanınan İranlı minyatür ustası, ressam Yakup Cem, 20 Ağustos 2025 Çarşamba günü Ankara’da ebediyet yurduna sırlandı. 1949 yılında Tebriz’de doğan Yakup Cem, çocukluk yıllarından itibaren resme gönül verdi. İranlı meşhur minyatür hocası Hacı İslamiyan’ın yanında aldığı eğitimle minyatür ve tezhip sanatına adım attı. Sanat yolculuğunu İran sınırlarının ötesine taşıyan Cem; İngiltere Oxford’da, Paris’te Osmanlı’nın 700. yılı kutlamalarında, Los Angeles Fullerton’daki California State Art University’de ve New York’ta düzenlenen sergilerle adını duyurdu.

.
.
.
Önceki slayt
Sonraki slayt

  Çok sayıda karma sergiye katılan sanatçı, yaklaşık 17 yıldır yaşamakta olduğu ülkemizde Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim görevlisi olarak yetiştirdiği öğrencileriyle de adından söz ettiriyordu.

Sanatında deri, kemik, boynuz, bağa, altın ve mücevher gibi farklı malzemeler kullanan Yakup Cem, eserlerine işlediği incelik, sabır ve duygusallıkla tanınıyor.

Kendi yaptığı büyüteçlerle, kedinin boynundan aldığı kılları güvercin teleğine geçirerek hazırladığı fırçalarla çalışan Ressam Cem, bu yönüyle de sanat dünyasında kendine has bir yere sahipti.

Son yıllarında yağlıboya resme yoğunlaşarak özgün bir teknik geliştiren sanatkâr, “Kutsal Emanetler” adlı eseriyle sanatseverlerin hafızasında silinmez izler bıraktı.

Sanatkârın hatırasını yâd etmek üzere, yıllar önce başlayan eğitim sürecine son yıllarda tuval eserler üzerinde yaptığı çalışmalarla devam eden ve hocanın “sana el verdim sakın çalışmayı bırakma” dediği “son öğrencisi” Prof. Dr. Münevver Üçer ve öğrencisi, arkadaşı ve koleksiyoneri Doç. Dr. Kaya Üçer ile bir söyleşi gerçekleştirdik.

Ressam Cem’i Hayırlı yâd ediyoruz

Sanatın kökleriyle geleceği arasında tesis ettiği naif bağlarla Türk-İslâm sanat tarihine kaydedilmiş bir portre olarak daima hayırla yâd edilecek olan Yakup Cem’e Kuveyt Türk Katılım Bankası nezdinde rahmet; ailesine, öğrencilerine ve sevenlerine başsağlığı diliyoruz.

Prof. Dr. Münevver Üçer: Yakup Cem, Türk-İslâm Sanat Camiamıza Mümtaz Bir Miras Bıraktı.

İbrahim Ethem Gören: Hocanız Yakup Cem’in atölyesinde, sanat yolculuğunuz açısından unutulmaz olan hangi anları yaşadınız?

Prof. Dr. Münevver Üçer: 1997 yılında, Osmanlı’nın kuruluşunun 700. yılı vesilesiyle Fransa’nın başkenti Paris’te Galeries Lafayette’te açılan sergi sürecinde hocamla uzun vakitler geçirme imkânı buldum. Sanatımda daha ileriye adım atmamı sağlayan, bereketli bir zaman dilimiydi bu.

Hocam bizi bir gün Paris’te antikacılar çarşısına götürdü. Hem sohbet, hem göz terbiyesi, hem de antika merakıyla zenginleştiğimiz o gezide, bir dükkânda iki sayfa tezhipli bir yazma esere rastladık. Hocam pazarlık yapıp bu sayfaları aldı, sonra da birini bana hediye etti, diğerini de kendi koleksiyonuna kattı. O gün elime geçen, Ali Şir Nevâî’ye ait, hayatımda gördüğüm en ince tezhipli sayfa hâlâ çalışma masamın başucunda durur. İki cam arasında sakladığım bu emanet, bana hocamın sanat yolundaki hatırasını daima hatırlatacak. O sayfadan sonra daha da ince tezhip yapabilmek için çalıştım ve sonunda başardım.

Bir başka hatıram ise elips çizimi üzerineydi. Hocamla birlikte bir tasarım yapıyorduk. Bana cetvellerini hazırlamamı söyledi. Ne kadar uğraşsam da cetvelleri kusursuz yapamamıştım. Hocam tebessüm ederek bana ip, raptiye ve bir miktar “triling” ile mükemmel bir elipsin nasıl çizileceğini gösterdi. O an, yalnızca teknik bir ders değil; sanatın sabırla, zarafetle ve ustalıkla öğrenileceğini gösteren bir hikmet yaşandı!

Her uygulaması ayrı bir ders, her sohbeti ayrı bir feyz olan hocamın atölyesi benim için okuldan çok, gönül ve sanat mektebiydi.

Cem’in kullandığı özel fırçalar ve büyüteçler gibi yöntemler, öğrencilerine nasıl bir disiplin ve bakış açısı kazandırıyordu?

Hocamla yaşadığımız ilginç bir hatıra bunu en güzel şekilde özetler. Bir gün yolda yürürken, önümüzde giden bir kediye bakıp Kaya Üçer’e hitaben “Kaya, şu kediyi yakala” dedi. İlk şaşkınlığımızı atlattıktan sonra Kaya Bey kediyi yakaladı; hocam, biraz sevdikten sonra kedinin ense ve boyun tüylerini dikkatle inceledi. Muhtelif yorumlar yaptı, ardından kediyi serbest bıraktık. Bu birkaç kez tekrarlandı. Nihayet başka bir kediyi de benzer şekilde kontrol ettikten sonra, “İşte, tam fırça yapmaya uygun” dedi. O esnada bize, kedi kılından fırçanın nasıl yapıldığını, nasıl terbiye edilip tıraşlandığını anlattı ve uygulamalı olarak gösterdi. Bu sayede yalnızca sanat tekniğimizi değil, malzeme bilgimizi de geliştirmemize ışık tutmuş oldu. Hocamla geçirilen her sohbet, sanatının zekâtı saydığı böyle incelikli bilgilerle doluydu. Allah (cc) ondan razı olsun.

Hocamın mahareti yalnızca fırça yapımında değildi. Tablosunda kullanmak istediği bir obje varsa ve orijinaline ulaşamıyorsa, o objenin birebir maketini yapardı. Sonra da onu kurgunun içine yerleştirir ve eserini öyle oluştururdu. Çoğu tablosunda gördüğünüz örtüler, halılar, kandiller, ibrikler ya da hüsn-i hat örnekleri, hocanın kendi koleksiyonunda yer alan eşyalardı. Bu objelere sahip olabilmek için ciddi paralar ödediğine bizzat şahit olduk.

Hocam için sanat; araştırmak, üretmek, keşfetmek ve bazen de ilgisiz görünen bir malzemeyi bambaşka bir alanda kullanabilmek demekti. Bu meziyetlerini bizlere de öğütler, sanat yolculuğumuzda aynı disiplinle çalışmamız için teşvik ederdi.

Sizce Yakup Cem’in Türk-İslâm sanat camiasına bıraktığı en kalıcı miras nedir?

Hocam üniversitede ders verdiği yıllarda, biz öğrencilerinin her türlü fikrini dikkatle dinler, kendi özgün sanat anlayışımızı geliştirmemiz için destek verirdi. En uçuk görünen düşüncelerimize bile bir yol gösterir, yenilikçi yaklaşımlara cesaretlendirirdi. Bugün ismimle özdeşleşen lâle motiflerimde kullandığım tekniğin, özellikle degrade geçişli zemin çalışmalarımın gelişmesinde hocamın yol göstericiliği büyük rol oynamıştır.

Yakup Cem’in eserlerindeki en belirgin özellik, geleneksel sanatların İslâmî temalarını birçok unsuru bir arada işleyerek tek bir tabloda bütünleştirmesiydi. Geleneksel sanatlarımızın kitap sayfalarından çıkıp levha olarak sergilenmeye başladığı dönemde, o bu sürece öncülük etti. El yazmaları, hilye-i şerifler, tezhipli levhalar, yazılı ve desenli kılıçlar, usturlap, hokka, kalem, miğfer, kalkan, kandil ve çini objeler… Hocam tüm bu parçaları ışık ve gölgeyi ustalıkla kullanarak tuvalde buluşturdu. Bir yağlı boya tablosunu, tezhip yapan bir sanatkârın inceliğiyle işliyor; dengenin, ışığın ve malzemenin ustası olduğunu her çalışmasında gösteriyordu.

Sanata vereceği daha nice yıllar varken aramızdan erken ayrılışı, biz öğrencileri için de büyük bir kayıptır. Çünkü onunla beraber, yalnızca bir hocayı değil; malzeme bilgisinin derin zenginliğini de yitirmiş olduk. Renk çeşitliliğini, malzemeye dair geniş ufkunu ve sanatçı kimliğini bir araya getirerek eşsiz tablolar ortaya koyan hocam, Türk-İslâm sanat camiasına unutulmaz bir miras bıraktı.

Kendisini hayat dolu bir sanatçı olarak hatırlıyorum. Geçtiğimiz Mayıs ayında Ankara’da ilki düzenlenen İslâm Sanatları Fuarı’nda günlerce aynı standı paylaştık; böylelikle beraber vakit geçirme imkânımız oldu. Projeler konuştuk, eserlerime destek verdi. “Sakın çalışmayı bırakma; sana el verdim, bu çalışmaları sen yürüteceksin. Takıldığın her yerde bana sor,” diyerek tam desteğini hissettirdi. İstanbul’a döndüğümde bana kendi kullandığı markadan yağlı boya seti aldırdı ve uzaktan da olsa çalışmalarımı yönlendirmeye devam etti.

İyi ki onunla tanıştım, iyi ki sanat yolculuğumda mihenk taşı oldu. Onunla geçen yıllar, sanat hayatımın en kıymetli hazineleridir.

Doç. Dr. Kaya Üçer: Eserleri Hem Derin Birikimin Hem de Araştırıcı Ruhun İzlerini Taşıyor

İbrahim Ethem Gören: Kaya Bey, hem öğrencisi, hem arkadaşı, hem de koleksiyoncusu olarak, Cem’in kişiliği ile eserleri arasındaki bağı nasıl tanımlarsınız?

Doç. Dr. Kaya Üçer: Yakup Hocam nüktedan, esprili, insan ilişkileri kuvvetli, sohbeti doyumsuz bir insandı. İranlı olması hasebiyle şivesi gereği onu ilk dinleyen kısa süreli bir şaşkınlık yaşasa da, alıştığınızda sözlerinin arasından bilgiye ulaşmanın ışığını görürdünüz. Benim için en kıymetli tarafı, bugüne kadar ustalarımızdan dinlediğimiz eski büyük sanatkârların günümüzde yaşayan bir versiyonunu, adeta canlı bir şekilde idrak ediyor olmamızdı.

Farsça şiirler okur, sonra da özenle yaptığı tercümeleriyle ufkumuzu genişletirdi. Günümüzde bu topraklarda yaşayan birçok geleneksel sanatkâr İran tesirinde eserler verirken, Yakup Cem İranlı olmasına rağmen Osmanlı sanatını benimseyerek kendi sanatında yaşatıyordu. Bu, onun ne kadar köklü ve bilinçli bir tavırla hareket ettiğinin göstergesidir. Ne mutlu ki yurt içi ve yurt dışında sayısız etkinliğe birlikte katıldık.

Eserlerinin yapım aşamasında ise bambaşka bir karaktere bürünürdü: Konsantre olur, gece gündüz demeden çalışırdı. Bu disiplin, biz öğrencilerine de sirayet etti. Bana ustam, babam Nakkaş Hamit (Üçer) “Yaptığın işe saygın olsun” prensibini öğretmişti; Yakup Cem hocamdan ise ikinci düsturu kazandım: “Durmadan çalış, üret.” Çünkü o, hayatının her anında gerçekten üreten bir insandı.

Yakup Cem’in eserlerinde sizi en çok etkileyen özellikler nelerdi?

Hocamın eserlerinde beni en çok cezbeden unsur, ışık ve gölgeye olan hâkimiyetiydi. Onun tablolarında ışık, yalnızca bir görsel etki değil; adeta ruhu aydınlatan bir öğe hâline gelirdi. İkinci olarak, Osmanlı sanatının bütün unsurlarını cihanşümul bir tınıyla bir araya getirip bize sunması hayranlık vericiydi.

Sanat yolculuğum boyunca hep “Önce bizi bize anlatmalıyız” tezini savunanlardan oldum. Zira sanatımız müthiş bir zenginliğe sahip olmasına rağmen, bizlerin onu tam anlamıyla kavrayıp gelecek nesillere aktarmakta yetersiz kaldığını düşünüyorum. İşte tam da bu noktada Yakup Cem’in eserleri, sanatımızı geniş kitlelere ulaştırma noktasında öncülük eden örnekler oldu.

Onun için sanat, sınırları olmayan bir yolculuktu. Tuvalden kâğıda, deriden fildişine, bağadan altına kadar her türlü yüzey ve malzeme onun çalışma alanına dâhildi. Her eseri, hem derin birikimin hem de araştırıcı bir ruhun izlerini taşırdı.

Yakup Cem’in son dönem yağlıboya çalışmalarında minyatür geleneğiyle kurduğu ilişkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sanatın kime ait olduğu üzerine yıllardır tartışılan “Sanat sanat için midir, yoksa halk için mi?” sorusu vardır. Yakup Cem’in eserlerinde ise sanat, herkesin keyif alabileceği bir “nokta” içindir. Bir nokta değil midir zaten hayatın başlangıcı ve sonu? İşte hocam, bu anlayışla sanatımızın hat, tezhip, minyatür, sedef, bağa, ahşap, kuyumculuk ve değerli taş işçiliği gibi dallarını bir potada eritmiş, kendi dünyasında yeniden yorumlamıştır.

Görsel zenginliğiyle öne çıkan minyatür, onun elinde yeni bir biçim ve ifade kazanmıştır. Resim sanatında önemli bir yere sahip olan hocam, geleneksel sanatlar konusundaki geçmişini ve eğitimini yağlıboya eserlerine taşımış, böylece iki alan arasında benzersiz bir köprü kurmuştur. Tasarladığı tabloda kullandığı unsurları birebir titizlikle üretmesi de en dikkat çekici özelliklerinden biriydi. Örneğin bir hilye-i şerîfe çalışıyorsa, tablosundaki o hilye en usta hattatların kaleminden çıkmışçasına kaliteli olurdu.

Eserlerinde kullandığı objelerin “yaşanmışlıklarını” bizlere hissettirmesi de hocamın sanatındaki derinlikti. Böylece sanatın bütün kolları arasında bir bağ kurar, çalışmalarını müzelik eserler seviyesine taşıyarak hem bizim sanatımızı bize anlatır hem de geniş kitlelere ulaştırırdı.

Yakup Cem, üstün yetenekli bir sanatkâr olmasının yanında sanatımızın gönüllerde yaşayan bir tercümanıydı. Mekânı cennet olsun; eserleriyle hep aramızda kalacak, gönül bahçemizde kurduğu tahtında daima yaşayacaktır.

Hamiş: Fotoğraflar için Doç. Dr. Kaya Üçer’e teşekkür ediyoruz.

İbrahim Ethem Gören / 26.08.2025 / Yazı No: 463  

Öne Çıkan Yazılar

hattat Ustalar&Sanatkarlar Dünden Bugüne 70 Hattatın Sûret Tasviri
‘Hattat Portreleri’ndeki simalarda kalemin iziyle birlikte mürekkebin zikrini ve hattatlarımızın teslimiyetini gözlemlemek mümkün.
Ustalar&Sanatkarlar 06 Kasım 2025 7 dk.
. Ustalar&Sanatkarlar Tezhip Sanatkarı Sevgi İrteş ve Sanatı
Günümüz Geleneksel Türk Süsleme Sanatlarının mühim simalarından tezhip ve kalemişi sanatkârı Sevgi İrteş ile sanatı ve eserleri üzerine sohbet gerçekleştirdik.
Ustalar&Sanatkarlar 11 Kasım 2024 4 dk.
. Ustalar&Sanatkarlar Ebru Ustasının Dünyasına Yolculuk
Ebru sanatının başarılı isimlerinden ebrucu Metin Yılmaz ile ebru sanatı yolculuğu üzerine bir mülâkât gerçekleştirdik. 
Ustalar&Sanatkarlar 05 Kasım 2024 3 dk.