Mushaf Sevdalısı: Mustafa Gedikli
İstanbul’da bir vakıf üniversitesinin yemekhane ve kantin işletmelerini yürüten Mustafa Gedikli, bu anlamda Mushaf koleksiyonculuğunun yaşayan önemli temsilcilerindendir. Rumelifeneri’ndeki kampüste kendisiyle gerçekleştirdiğimiz samimi bir sohbetin ardından, onu yalnızca bir “koleksiyoncu” olarak tanımlamanın yetersiz kaldığını gördük. “Mushaf Sevdalısı” ifadesi, onun kişiliği ve emeğiyle tam anlamıyla örtüşen bir niteleme.
Mushaf Koleksiyonculuğu: Allah Kelâmına Sadâkatin Tezâhürü
Kur’ân-ı Kerîm, İslâm toplumlarının –bir adım ötesiyle– Ümmet-i Muhammed’in ruhunu, dilini ve sanatını yoğuran temel kaynaktır. Mushaf ise bu ilâhî kelâmın somut taşıyıcısı; mümin gönüller ile Allah’ın kelâmı arasında kurulan mucizevî bir bağdır. Mushaf koleksiyonculuğu, işte bu bağı diri tutmaya yönelik özel bir gayrettir.
Farklı çağlarda, çeşitli coğrafyalarda, farklı hat nevileriyle kaleme alınmış, çeşitli tezhip ve ciltleme teknikleriyle hazırlanmış Mushafları bir araya getirmek; Kur’ân’a duyulan sevginin, medeniyetimizin yazı ve estetik mirasına gösterilen hassasiyetin somut bir örneğidir. Bu çaba sayesinde hem Mushaf kitâbetinin asırlara yayılan gelişim çizgisi belgelenmiş olur, hem de hat, tezhip ve cild gibi geleneksel İslam-Türk sanatlarının seyri gözler önüne serilir. Aynı zamanda bu koleksiyonculuk, Kur’ân sevgisinin gelecek nesillere aktarılması yolunda önemli bir misyon üstlenir.
Bugün, dijitalleşmenin ve bilgisayar hatlarının yaygınlaştığı bir çağda Mushaf’ın kadim estetik değerini yaşatmak açısından bu faaliyet daha da büyük bir anlam kazanmaktadır. Bu yönüyle Mushaf koleksiyonculuğu hem şahsî bir ibadet hem de kültürel bir sorumluluktur.
Mustafa Gedikli’nin Mushaf Sevdası
Yaklaşık yirmi yıl önceki umre ziyaretiyle başlayan bu yolculuk, zamanla yüzlerce Mushaf’tan oluşan zengin bir koleksiyona dönüşmüş.
Koleksiyonun ilk halkası, Feyzullah Aydın’ın bilgisayar hatlı Mushaf’ı. Bugün Gedikli’nin koleksiyonunda Türkiye, Suudi Arabistan, Mısır, İran, Bosna Hersek, Hindistan, Fas, Almanya ve Türkî Cumhuriyetler gibi pek çok ülkede basılmış Mushaflar bulunuyor. Bu çeşitlilik, onun Mushaf’a yalnızca yerel değil, cihanşümul bir gözle baktığının da açık bir göstergesi.
Koleksiyonunda taş baskı, tıpkıbasım, özel baskı ve serigraf örnekler yer alıyor. Ancak Gedikli, Mushafları yalnızca toplamıyor; her gün okuyarak onlarla hemhal oluyor. Kimi zaman masasına beş-altı Mushaf açıyor ve her birinden sahifeler okuyarak ayda en az dört hatim tamamlıyor. Bu tilâvet onun için bir ibadet olmanın ötesinde, içinden mâneviyat geçen derin bir estetik yolculuğa dönüşmüş.
Gedikli’nin, yıllar önce hafızlarla yaptığı bir sohbette duyduğu şu cümle ise bu yolculukta ona ilham olmuş: “Günümüzde hatim okuma alışkanlığı ne yazık ki geçmişe göre oldukça azalmış durumda.”
Sanatla Bütünleşen Bir Aşk
Mushafların fiziki bakımı da Gedikli için son derece önemli. Cildi yıpranmış Mushaflarını, Kebikeç İbrahim Efendi, ‘kitap tabibi’ Rafet Güngör ve Erol Usta gibi işin ehli sanatkârlara emanet ediyor. Böylece Mushaflar fizikî olarak da gelecek nesillere ulaşma imkânı buluyor.
Gedikli’nin Mushaf koleksiyonunda hüsn-i hat sanatımızın zirve isimlerinden Şeyh Hamdullah, Hafız Osman Efendi, Şemseddin Ahmed Karahisârî, Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Şekerzade Seyyid Mehmed Efendi, Seyyid Hafız Mustafa Nazif Efendi, Hasan Rıza Efendi, Kayışzâde Hâfız Osman Nûri Efendi ile birlikte Tebrizî, Nezîrî, Ahmed Hüsrev Efendi, Hamid Aytaç, Hüseyin Kutlu, Rafet Kavukçu (Erzincani), Eşref Kovaçeviç, Mehmet Özçay, Muhsin Demirel, Arif Vural, Hilmi Karasakal ve Samiye Aksan gibi sanatkârların göz nurlarını hâvî Mushaflar da yer alıyor. Bu Mushaflar, yazı, süsleme, kâğıt ve cild uygulamaları açısından birer sanat eseri olmanın ötesinde, aynı zamanda bir sadakat nişânesidir.
Paylaşarak Yaşatmak: Mushaf Hediye Etme Geleneği
Mustafa Gedikli için Mushaf sadece okunacak değil, aynı zamanda paylaşılacak bir nimettir! Koleksiyonculuk faaliyetini yalnızca kişisel bir tutkuya indirgememiş; onu paylaşmaya, yaşatmaya dönüştürmüştür.
Rumelifeneri’ndeki üniversite kantininde öğrencilerin kolayca erişebileceği Mushaflar bırakıyor. Biz de orada, Karahisârî’nin meşhur Mushaf’ına tevafuken rastladık. Bu, gençlerin Mushaf’la tanışmasına ve ünsiyet kurmasına vesile oluyor.
Ayrıca Mushafları mezunlara, dostlarına ve ihtiyaç sahiplerine de hediye ediyor. Bu geleneği yaşatma çabası, medeniyetimizde İ’lâ-yı Kelimetullah anlayışına yaslanan kadim bir şuurun günümüzdeki yansımasıdır.
İlham Kaynağı!
Şöyle bir hüküm cümlesi kuralım: Mustafa Gedikli’nin özenle bir araya getirdiği ve her gün okuduğu Mushaflar; hat sanatının inceliklerini yansıtan yazı nevileriyle hattatlara, zarif süslemeleriyle tezhip sanatkârlarına, cild sanatının ustalığını sergileyen özellikleriyle mücellidlere ve dünyanın dört bir yanından toplanmış olmalarıyla kitap sanatları tasarımcılarına ilham kaynağı mahiyetindedir.
Mushaf Sevdası: Bir Hayat Tarzı
Özetle, Mustafa Gedikli’nin hayatında Mushaf yalnızca kutlu bir metin değil; aynı zamanda bir istikamet, bir değerler bütünü ve bir hayat tarzıdır. Onu Mushafları korumaya, güzelleştirmeye, yaşatmaya ve paylaşmaya yönelten bu sevda; koleksiyonculuğu kişisel bir uğraş olmaktan çıkarıp manevi bir hizmete dönüştürüyor.
Mustafa Gedikli örnekliği, Mushaf sevdasının bir ferdin hayatını nasıl güzelleştirdiğini ve ictimai faydaya nasıl dönüştüğünü gözler önüne seriyor. Bu, içinden Allah kelâmı geçen sevdalı yolculuk, hatimlerle ve kadim mirasımızla birleştiğinde muhataplarını Sırât-ı Müstakim’e davet ediyor: “Bu (Kur’an) da bizim indirdiğimiz bereket kaynağı bir kitaptır. Artık ona uyun ve Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” En’am Sûresi-155
İbrahim Ethem Gören/16.07.2025/Yazı No: 457