Rumeli’de Osmanlı İzleri: Minyatür Sanatında Yaşatılan Medeniyet!

Rumeli’de Osmanlı İzleri: Minyatür Sanatında Yaşatılan Medeniyet!


Kuveyt Türk’ün hâmiliğinde hazırlanan “Rumeli’de Osmanlı İzleri” serlevhalı sergisi, 11 Aralık Perşembe günü sanatseverlerin ziyaretine açıldı. Minyatür sanatkârı Gülçin Anmaç, Rumeli coğrafyasındaki Osmanlı eserlerini tarihî kaynaklar ışığında, atölye ekibiyle birlikte yeniden yorumladığı 35 özgün minyatür eserini bu sergide sanat kamuoyuyla buluşturuyor. Tophane-i Âmire Tek Kubbeli Salon’da gerçekleştirilen sergi, Osmanlı medeniyetinin Rumeli coğrafyasındaki mimari ve kültürel izlerini minyatür sanatının özgün anlatım diliyle görünür kılıyor. Sergide yer alan eserler, kadim mirası estetik bir perspektifle ele alarak sanatseverlere kapsamlı bir görsel hafıza sunuyor.“Rumeli’de Osmanlı İzleri” sergisi, 25 Aralık 2025 tarihine kadar Tophane-i Âmire Tek Kubbeli Salon’da ziyaret edilebilecek.
 

.
.
.
.
.
Önceki slayt
Sonraki slayt

İnsan Merkezli Şehir Tasavvuru

Yazımıza bir hüküm cümlesiyle başlayalım: İzafi bir kavram olan zaman, mücerret anlamda şehirlerin üzerini örter; lakin medeniyetlerin hafızasını silemez. Sanatkâr ecdadımızın Osmanlı Cihan Devleti’nin bakiyesi Rumeli coğrafyasında asırlar boyunca inşa ettiği külliyeler, camiler, köprüler, çarşılar ve konaklar; yalnızca kesme taşlardan ve ahşaptan ibaret yapılar değil, aynı zamanda “mânevî irfan” şeklinde özetleyebileceğimiz Türk-İslâm medeniyetinin insan merkezli şehir tasavvurunun mekâna sinmiş hâlidir. “Rumeli’de Osmanlı İzleri” sergisi, bir önceki çümlemizde ifadesini bulan irfanın, minyatür sanatının zarif tercümanlığında bugünün idrakine taşınmaktadır. Bir medeniyet, yalnızca hüküm sürdüğü coğrafyalarla değil; oralarda bıraktığı kadim izlerle, inşa ettiği şehirlerle, bir adım öte gönüllerde yeşerttiği insani erdemle hatırlanır. Asırlar boyunca Rumeli ufkuna yayılan Osmanlı varlığı, taşta, suda, mektepte, sokakta ve insanın güven ve huzur merkezli duruşunda kendini göstermiştir. Bugün arz ettiğimiz izler, kimi zaman vakur bir şekilde ayakta duran sivil ve dini mimari unsurlarını hâvi yapılarla, kimi zaman ise arşiv sayfalarında ve fotoğraf albümlerinde yaşamaya devam ediyor.

Değer Odaklı Yaklaşım

Kuveyt Türk Katılım Bankası, katılım bankacılığı alanında ortaya koyduğu güçlü performansı yalnızca finansal hizmetlerle ve birbiri ardına aldığı ödüllerle sınırlı tutmayan; değer odaklı yaklaşımını kültür, sanat, tarih ve çevre alanlarında yürüttüğü nitelikli projelerle derinleştiren bir anlayışla hareket ediyor.

Değerlerimizle Büyüyoruz

“Değerlerimizle büyüyoruz” ilkesiyle sürdürülen kurumsal sosyal sorumluluk çalışmaları, kültürel mirası yaşatma, sanatkârı destekleme ve şehir hafızasını diri tutma bilincini merkeze alıyor.

Rumeli’de Osmanlı İzleri

Bu anlayışın estetik ve anlam yüklü bir tezahürü olarak bir yılı aşkın bir çalışmanın ardından hayata geçirilen “Rumeli’de Osmanlı İzleri” serlevhalı minyatür sergisi, 11 Kasım 2025 Perşembe günü, Tophane-i Âmire Sanat ve Kültür Merkezi’nde sanatseverlerin irfanına sunuldu. Sergi, Osmanlı medeniyetinin Rumeli coğrafyasındaki izlerini minyatür sanatının zarif diliyle görünür kılarken; geçmişle bugün arasında sessiz ama derinlikli bir köprü vazifesi görmeyi hedefliyor. Minyatür sanatının incelikli anlatım gücüyle şekillenen eserler, yalnızca Rumeli coğrafyasının tarihini değil; bir medeniyet tasavvurunun şehirle, mekânla ve insanla kurduğu irtibatı da hatırlatıyor. Sergiye eşlik eden katalog çalışması ise bu yolculuğu kalıcı bir kültür belgesine dönüştürerek hafızayı muhafaza altına alıyor.

Yoğun Kolektif Emek

Sergiyi Gülçin Anmaç üstlenirken; proje koordinatörlüğünü Genel Müdür Yardımcısı Semih Sel, proje sorumluluğunu Kurumsal İletişim Müdürü Fatih Kamaşoğlu yürüttü. Gülsüm Gökpınar, Büşra Nur Çayıroğlu ve Yasin Suat’tan oluşan proje ekibi, sürecin her safhasında titiz bir emeği temsil etti. Mustafa Bilgili’nin küratörlüğünde gerçekleşen etkinliğin tasarım süreci ise Alaaddin/Barış Oktay, Onur Aksu, Gökhan General, Fatih Karagül, Figen Özyayla, Semih Koltuk, Delal Al ve Çağla Koç imzalarını taşıyor. Gülçin Anmaç Sanat Atölyesi bünyesinde Asiye Atıcı, Berrin Gayhan, Hülya Yaatası, İlknur Hekimoğlu, Rabia Kıranoğlu, Serap Ektirici, Sevda Balbay, Sevim Şahin ve Şermin Yılmaz, bu kolektif emeğin görünmeyen ama hissedilen paydaşları olarak karşımızda duruyor.

Ufuk Uyan: Herkese Hitap Eden Çok Kıymetli Bir Çalışma

Sergi vesilesiyle Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan, medeniyet mirasına dair yaklaşımı asliyet ve terkip şuuruyla ifade ediyor. Asırlardır farklı coğrafyalarda iz bırakan medeniyetimizin kültürel mirasını yaşatma ve yarınlara aktarma gayretini yeni bir çalışmayla sürdürdüklerini belirten Uyan, bu çabanın yalnızca bir sorumluluk değil; gönül coğrafyamızla kurulan kadim bağın bir gereği olduğunu hatırlatıyor.  

Genel Müdür Uyan, Efendimiz’in (s.a.v.) “İnsanların en hayırlısı insanlara faydalı olandır” buyruğundan ilhamla, tarihin tozlu raflarında kalmış güzellikleri gün yüzüne çıkarmayı kıymetli bir hizmet olarak gördüklerini ifade ediyor:  “Asırlar boyunca Osmanlı’nın adaletle hüküm sürdüğü, ilim ve irfanla yoğrulan Rumeli şehirleri; bugün hâlâ taşlarında, sokaklarında ve insanlarında bir medeniyetin nezaketini taşıyor. Ecdadımızın inşa ettiği camiler, köprüler, medreseler, çarşılar ve daha nice eser; kimi hâlâ vakur bir şekilde ayakta, kimi ise zamanın elinde silinmiş olsa da gönüllerde yaşıyor. “Rumeli’de Osmanlı İzleri Sergisi”, işte bu kaybolmaya yüz tutmuş veya zamanla unutulmuş mirası; sanatın zarif diliyle ve tarihî kaynakların ışığında yeniden görünür kılmayı amaçlıyor. Bu sergideki eserler, yalnızca sanatseverlere değil, tarih meraklılarına ve kültürel hafızayı diri tutmak isteyen herkese hitap eden çok kıymetli bir çalışma niteliğinde. Duayen minyatür sanatçısı Gülçin Anmaç’ın titiz çalışmasıyla hayat bulan 35 minyatür eser, kaybolmuş ya da değişime uğramış nice tarihî yapıyı âdeta bir “nakkaş sabrı”yla yeniden resmediyor.”Ecdâd yadigârı” bu kıymetli mirasa sahip çıkmanın, yalnızca geçmişi anlatmak değil; aynı zamanda geleceğe yol göstermek olduğuna inanıyoruz. Kültür ve sanatın evrensel diliyle geçmişle bugün arasında köprü kurduğumuz bu serginin, medeniyetimizin izlerini tanımak isteyen sanat ve tarih meraklılarına ilham vermesini temenni ediyorum.”

11 Ülkeden, 29 Şehirden 35 Kadim Eser

Sergide, Balkan coğrafyasındaki 11 ülkenin 29 şehrinde inşa edilen ve bugün bir bölümü yalnızca arşiv kayıtlarında ve fotoğraf albümlerinde varlığını sürdüren Osmanlı Cihan Devleti’ne ait insan odaklı 35 sivil ve dinî mimari eser, minyatür sanatının diliyle kamuoyunun irfanına arz ediliyor.  Bu eserler, yalnızca bir mimari mirası değil; medeniyet tasavvurunun şehirle, insanla ve çevreyle kurduğu derin irtibatı da görünür kılıyor.

Kalkandelen’den Gümülcine’ye; Saraybosna’dan Budin’e…

Yazımızın bu yerinde minyatür sanatının müşfik lisanıyla dile gelen ‘Rumeli’deki Osmanlı İzleri’ne yolculuğa çıkalım! Kuzey Makedonya’da Kalkandelen Alaca Camii, Manastır Yeni Camii ve Saat Kulesi, Üsküp Mustafa Paşa Camii, Kosova’da Valilik Binası, Priştine Fatih Camii ve Saat Kulesi, Prizren Sinan Paşa Camii ve Taşköprü, Sultan I. Murad Hüdavendigâr Kabri, Ohri Saat Kulesi, Ali Paşa Camii, Zeynelabidin Paşa Camii ve Türk Evleri, Üsküp Taş Köprü (Fatih Sultan Mehmed Köprüsü); Yunanistan’da Dimetoka Seyyid Ali Sultan Dergâhı, İskeçe Kütüklü Baba Türbesi, Saat Kulesi, Şadırvan, Eski Camii ve Kitabesi, Kavala İbrahim Paşa Camii ve Su Kemeri, Gümülcine İdâdi Mektebi, Hubyar (Çınar) Camii ve Anıt Çınar, Selanik Beyaz Kule; Bulgaristan’da Şumnu Şerif Halil Paşa Külliyesi (Tombul Camii), Varna Aziziye Camii ve Limanı, Filibe Ulucami, Çifte Hamam, Uzun Çarşı, Saat Kulesi ve Konaklar, Sofya Sofu Mehmed Paşa Camii; Bosna Hersek’te Mostar Blagay Halveti Tekkesi (Sarı Saltuk Makamı), Mostar Köprüsü, Saraybosna Başçarşı, Sebil, Bedesten, Ferhad Bey Camii, Gazi Hüsrev Bey Camii, Poçitel Kale, Şişman İbrahim Paşa Camii ve şehir dokusu; Sırbistan’da Belgrad Kalesi, Şehit Ali Paşa Türbesi, Voyvodina Varadin Kalesi, Sancak Altun Alem Camii; Arnavutluk’ta Elbasan Saat Kulesi, Sultan II. Bayezid Camii ve Türk Konakları, Berat şehir görünümü, İşkodra Kurşunlu Camii ve Mes Köprüsü; Karadağ’da Budva Kalesi ve şehri, Tuna Nehri; Macaristan’da Peçuy Gazi Kasım Paşa Camii ve İdris Baba Türbesi, Budin Gül Baba Türbesi; Hırvatistan’da Dubrovnik Osmanlı Arşiv Binası; Romanya’da ise Mankalya Esma Han Sultan Camii ve Tuna Nehri, bu büyük medeniyetin Rumeli ufkuna bıraktığı izler olarak minyatürlerde yeniden hayat bulduktan sonra hafızalara Şairlerin Sultanı Necip Fazıl Kısakürek’in, “Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu; Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu? Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna; Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?” mısraları akın ediyor!

İnsan Merkezli Estetik Duruş

Camiler, köprüler, külliyeler, çarşılar, saat kuleleri, Türk evleri, hamamlar, sebiller, su kemerleri, kaleler ve türbeler; klasik minyatür üslubunda Osmanlı şehir anlayışının insanı merkeze alan estetik ve ahlâkî duruşunu ifade ediyor. Asırlar boyunca Osmanlı Cihan Devleti’nin hoşgörü ikliminde şekillenen Rumeli şehirleri, yalnızca taş ve topraktan ibaret değildir; bu şehirler, adaletin, vakıf kültürünün, ilmin ve irfanın mekâna sinmiş hâli...

İrfanın Sanatla Okunan İfadesi

Asırlar boyunca Osmanlı Cihan Devleti’nin hoşgörü ikliminde yaşayan Rumeli ahalisinin tarih ve medeniyet hafızasında mühim yer tutan bu camiler, saat kuleleri, hizmet binaları, Osmanlı asırlarında her biri birer sanat ve estetik abidesi hükmünde olan tarihî Türk evleri, külliyeler, bağdadi konaklar, taş köprüler, türbeler, zaviyeler, tekkeler, hamamlar, şadırvanlar, su kemerleri, sebiller, çarşılar, bedestenler, mektepler, kaleler ve kuleler; sanatkâr ecdadımızın insana, yaşadığı şehre ve çevreye verdiği değere atıf yaparken, sergide minyatür formunda yer alan her bir eser, bu irfanın sanatla yeniden dile gelmiş  ifadesi olarak okunuyor.

Kültürel Sürekliliği Tahkim: Hatırlama ve Hatırlatma Çağrısı!

Kuveyt Türk, maddi miras kadar mânevî mirasın da korunması gerektiğine inanan bir kurum olarak kültür-sanat projelerinde sürekliliği, derinliği ve toplumsal faydayı önceliyor. Bu çerçevede “Rumeli’de Osmanlı İzleri”, somut anlamda bir sergi olmanın ötesinde anlamlar taşıyarak, tarihî hafızayı diri tutan, kültürel sürekliliği tahkim eden bir hatırlama ve hatırlatma âvâzını işitmek isteyen muhataplarını 25 Aralık 2025 tarihine kadar Tophane-i Âmire’ye davet ediyor.

İbrahim Ethem Gören, 15.12.2025/Yazı No: 478