Şimdi ise, Bozok Yaylası'nın gözbebeği Yozgat, 2026 yılının Ocak ayında bu büyük mirasın müstesna incilerinden birine kucak açmaya hazırlanıyor: Yozgatlı Mehmed Fennî Efendi Hüsn-i Hat ve Yazma Eserler Müzesi.
Yozgat şehir merkezinin orta yerinde, tarihin izlerini taşıyan Cevizli Konak, mürekkebin ve kalemin aşkla buluştuğu bir ilim ve sanat otağına dönüşmeye hazırlanıyor. Bu müze, Divan şairi ve usta hattat Yozgatlı Mehmed Fennî Efendi'nin adını yaşatmakla kalmıyor, onun eserleriyle birlikte günümüz sanatkârlarının 280 hat levhasına, 30'a yakın el yazma eserine ve nice nadide Mushaf-ı Şerîf nüshasına ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
Yozgat’taki bu mühim adım; Bursa'dan Amasya'ya, Kocaeli'den Bayburt'a uzanan, Anadolu'nun hat müzesi zincirine eklemlenecek altıncı ve en genç halka olarak karşımızda duruyor. Hattat Mahmut Şahin’in öncülüğünde talebeleriyle birlikte hayata geçirmeye muvaffak kılındığı Bursa Muradiye Kur'ân-ı Kerîm Müzesi, Amasya Şeyh Hamdullah Müzesi, Kocaeli Ali Vasfi İzmidi Müzesi ve Bayburt Ahmet Revâî Efendi Müzesi gibi sanat kaleleri, Yozgat’ın göz nuruyla taçlanacak!
Malum olduğu üzere müze envanterlerine bağışlanan eserler, kâğıt üzerindeki birer harf yığını değil; asırlar süren bir medeniyetin imzasını, estetiğini ve Allah’a ve Habibi’ne olan derin bağlılığı bugüne taşıyan paha biçilmez değerlerdir.
Yozgat, bu müzeyle sadece geçmişine, Mehmed Fennî Efendi’ye müşahhas bir vefâ göstermekle kalmıyor, aynı zamanda geleceğe, geleneksel sanatların ışığında yoğrulmuş, köklerine bağlı yeni bir sanatçı nesli yetiştirme vizyonuyla yürüyeceğinin de işaretini veriyor. Cevizli Konak’tan yükselecek kamış kalemlerin zikir âvâzı, bir şehrin sanatla yeniden doğuşunu da müjdeliyor!
Yozgat Belediyesi’nin himayelerinde kisve-i tab’a bürünen Mehmed Fennî Efendi Hüsn-i Hat Müzesi’yle ilgili olarak müzenin müessislerinden Hattat Mahmut Şahin ile hasbihal ettik.
İbrahim Ethem Gören: Mahmut Hocam öncelikle tebrik ediyorum. Anadolu coğrafyamızın orta yeri Yozgat’a hüsn-i hat müzesi kazandırıyorsunuz. Dilerseniz hasbihalimize “Anadolu İrfanı ve Hat Müzelerinin Katma Değeri”yle başlayalım.
Hattat Mahmut Şahin: Anadolu'da tesis edilen her bir hüsn-i hat müzesi, şehirler için maddi karşılığı ölçülemeyecek bir manevi katma değer üretir. Bu müzeler, birer sanat eseri deposu değil, Anadolu irfanının ve İslâm medeniyetinin ruh haritasını güncelleyen merkezlerdir.
Sualinizi birkaç zaviyeden cevaplamak isterim…
Lütfen….
Tarihî Kimliğin Canlanması: Sanat şehirlerimizin hafızasıdır. Bu müzeler, o şehrin geçmişte yetiştirdiği alimleri, hattatları ve sanatkârları yeniden gündeme taşıyarak, yerel kimliği ve tarih bilincini güçlendirir.
Estetik ve Ruhî Tekâmül: Hat sanatı, tezhip, ebru ve cild gibi sanatlarla temas kurduğunda genç nesiller için estetik bir zevk kapısı açılır. Allah kelâmının satırlara yansıması âkil ruhları terbiye eden sabır iklimine dönüşür. Şehirler, bu sayede mücerred anlamda beton yığını olmaktan çıkarak sanatla beslenir, daha zarif ve 'gönlü açık' bireyler yetiştirme potansiyeli kazanır.
Kültürel Turizm ve Etkileşim: Bu müzeler, özellikle geleneksel sanatlara gönül veren yerli ve yabancı araştırmacıları ve dahi sanatseverleri o şehre çeker. Bu da yerel ekonomiye katkının ötesinde, o şehrin cihanşümul kültür sanat ağına bağlanmasını sağlar. Yozgat özelinde konuşacak olursak camileriyle, konaklarıyla ve şimdi de sanat müzesiyle, anlatacak derin bir hikâyemiz var!
Mehmed Fennî Efendi'nin İsmi Neden Gündeme Geldi?
Yozgatlı Mehmed Fennî Efendi, sadece müze binasına adını veren bir isim değil, Bozok Yaylası'nın sanata ve irfana olan derin saygısının alametifarikasıdır. Onun isminin gündeme gelmesindeki temel mülahazalarımızı arz etmek isterim.
Söz sizde…
Mümtaz Sanatkâr ve Şair Kişiliği: Mehmed Fennî Efendi (1832-1900), hem Dîvân şairi hem de Celî Dîvânî ve Sülüs gibi farklı yazı türlerinde eserler vermiş bir usta hattattır. Aynı zamanda hakkâktır. Pek çok mühür tasarlamış ve kazımıştır. Onun iş bu hezarfen yönü Yozgat'ın sadece cömertliği ve mertliğiyle değil, aynı zamanda incelikli sanat zevkiyle de anılması gerektiğinin bir kanıtıdır.
Yerel Mirasa Vefa Borcu: Öz sanatlarımızın Anadolu'da kök saldığını göstermek, bize düşen vefâ borçlarından biridir. Fennî Efendi, kaleme aldığı eserlerle Yozgat'ın manevi iklimini şenlendirmeyi başaran bir değerdir. Müzenin onun adıyla tesis edilmesi, yerel kahramanları yüceltme ve gelecek kuşaklara rol model sunma amacına matuftur. Bir şehrin, kendi öz değerine sahip çıkışının en güzel örneğidir bu.
Sözün bu yerinde Cevizli Konak'tan neş’et edecek mesajlara da müşfikâne nazar edelim…
Cevizli Konak’ta sergilenecek 280 hat levhası ve Mehmed Fennî Efendi’ye ait el yazmaları, sadece Yozgat'a değil, Türkiye'ye ve buradan da tüm dünyaya “Sanat ve İnanç Birlikteliği”ne ve estetik kıymetlerimize dair mühim bir mesaj iletiyor.
İslâm Medeniyetinin Estetiği: Sizin de yazılarınızda ifadesini bulduğu üzere hat sanatı, İslâm estetiğinin en yüksek temsilî şubesidir. Bu eserler, Kur'ân-ı Kerîm’in lafzını mükemmel biçimde görselleştiren, 'görmeyi sanatlaştıran', ‘bakmayı öğreten’ bir medeniyetin hâsılasıdır. Böylelikle tüm dünyaya, İslâm'ın sadece bir inanç sistemi değil, aynı zamanda sanat ve estetik üzerinde yükselen bir medeniyet olduğunu hatırlatır!
Kalıcı Değerlere Vurgu: Günümüz dünyası haz ve hız çağında değişirken, bu eserler sabrın, emeğin ve kadim sanat geleneğine bağlılığın ne kadar değerli olduğunu haykırır! Fennî Efendi'nin dörtlükleri, manevi derinliği, kazıdığı mühürler ve nihayet hat levhaları ise az önce ifade etmeye çalıştığım asliyet ve terkip şuuruna, formdaki kusursuzluğu dâhil ederek, gelip geçici olana değil, ebedî olana yönelme çağrısı yapar.
Anadolu’daki hat müzelerinin bugünkü ve yarınki mesajlarıyla kelâma nihayet verelim delerseniz.
Hay hay. Bursa Muradiye'den Amasya'ya, Kocaeli'den Bayburt'a uzanan bu müze zinciri, geleneksel İslam Türk Sanatları sevdalılarına çok net ve kuvvetli mesajlar iletmektedir. Bunları birkaç başlık altında arz etmek isterim…
Köklerin Gücü: Evvelemirde bu müzeler, yazı geleneğimizin taklid değil, ilham kaynağı olduğunu gösterir. Bize, büyük ustaların mirasını koruma, anlama ve bu mirastan beslenerek bir ayağı klasiğe yaslanan muâsır eserler üretme sorumluluğunu hatırlatır. Şeyh Hamdullah’tan Ali Vasfi İzmidî'ye kadar her bir usta günün sonunda yazı sanatının ancak derin bir bilgi, bu bilgiye anlam katan erdem ve bu üçünü sarıp sarmalayan samimi bir aşkla yapılabileceğini öğütler.
Devamlılık ve Sorumluluk: Bu müzeler, geleneksel sanatların 'müzeye kaldırılmış' eski bir değer değil, bilakis yaşayan kadim miras olduğunu haykırır! Bugünün ve yarının sanatkârlarına, bu ince zevki idrak etme, zorlu meşk sürecini kolaylaştırarak öğretme ve gelecek nesillere layıkıyla aktarma meyânında da büyük vazifeler teklif eder.
Hâsılı, Anadolu’da birkaç yıl arayla açılan hüsn-i hat müzeleri lisan-ı halleriyle şu önemli hususu hatırlatır: Sanat insan olma ve insan kalma sürecinde kalbin ve ruhun kemâle erme yolculuğudur.
Hattat Mehmed Fennî Efendi (1850–1918)
Asıl adı Mehmed Said olan ve şiirlerinde kullandığı Fennî mahlasıyla tanınan Mehmed Fennî Efendi, 1850’de Yozgat’ta doğdu. İlk öğrenimini Demirli Medrese’de tamamladı; babası Kadızâde Hacı Sâdık Efendi ile Reîsülküttâb Âkif Paşa’nın yeğeni Ömer Râgıb Efendi’den Arapça, Farsça ve hat dersleri aldı.
1873’te Yozgat İdare Meclisi kâtipliğiyle başlayan memuriyet hayatı Kayseri, Boğazlıyan, İncesu, Kalecik, Yabanâbâd ve Sivrihisar’da çeşitli görevlerle devam etti. Ankara’da vergi başkâtipliği ve tahrirat kâtipliğinin ardından Âbidin Paşa’nın himayesiyle İdare Meclisi başkâtipliğine yükseldi; Ankara İdâdîsi ile Ankara Erkek Öğretmen Okulu’nda hat ve edebiyat dersleri verdi.
Edebî kişiliğinde başlangıçta aile çevresinin mutasavvıfane çizgisi etkili olmuş; zamanla Fuzûlî, Bâkî, Nâbî ve Nedîm gibi klasik şairlere tahmîs ve nazîre yazabilecek seviyeye ulaşmıştır. Anadolu’nun çeşitli şehirlerinde edebiyat meclislerine katılmış, bazı tarihî hadiseleri manzum tarihlerle kayda geçirmiştir. Nakşibendî şeyhi Ahmed Hüsâmeddin Efendi’ye intisabı ve dönemin şairleri üzerindeki tesiri dikkat çekicidir.
Fennî’nin şiirleri ilk olarak Cephanecioğlu Râşid tarafından derlenmiş; şiirlerin bir bölümü 1938’de Bozok dergisinde yayımlanmıştır. Şairin kendi el yazısıyla kaleme aldığı ve uzun süre kayıp olduğu düşünülen divanı daha sonra ortaya çıkmış olup bugün Ali Şakir Ergin’in özel kütüphanesinde bulunmaktadır.
Hattat ve hakkâk olarak da tanınan Fennî, dönemin resmî ve sivil birçok şahsiyeti için mühürler kazımış; bunlardan 177 kadarının kâğıt baskı örneği günümüze ulaşmıştır. İbnülemin Mahmud Kemal İnal, onun 1315’te Ahmed Remzi Dede için kazıdığı mührü özellikle övgüyle anmaktadır. Hat sanatında ince işçiliğiyle bilinen Fennî, buğday ve pirinç taneleri üzerine sûre ve âyetler yazmış; bitki yapraklarının dokusunu oyup yazıya dönüştürdüğü örnekler vermiştir.
Mehmed Fennî Efendi 27 Ramazan 1336 (6 Temmuz 1918) tarihinde Ankara’da vefât etmiş, Cebeci Asrî Mezarlığı’na defnedilmiş; kabri günümüze ulaşmamıştır.
Fotoğraflar
-Hattat Mehmed Fennî Efendi Meşkleri: Alpay Değerli ve İbrahim Ethem Gören Koleksiyonu
-Fennî Efendi karakalem resim çalışması: Hattat-Ressam Ramazan Taştan
-Cevizli Konak-Yozgat
-Fotoğraf: Hattat Mahmut Şahin ve Yozgat Belediye Başkanı Dr. Kazım Arslan
İbrahim Ethem Gören, 09.12.2025/Yazı No: 477