Page 79 - ANADOLU SANAYİ DEVRİMİ
P. 79
Tâ ki Yüce Allah’ın “Görmeleri yokken körlere doğru yolu sen mi göstereceksin?”
(Yunus 10/43), “Akıllarını kullanmazlarken sağırlara sen mi işittireceksin?” (Yunus
10/42), sözleri tahakkuk eder. Diğer duyulara gelince, her ne kadar insan onların
algı nesnelerini en uç gayelerine ulaştırmak için fikrini ve (olgulardan) sonuç çıkarma
gücünü işletse de onlar bedende nefsânî özellikler olmaya daha uygundur. İnsani özel-
liklerden daha çok hayvani özelliklere benzer.
Ara
Yakınlık, aynı cinsler arasında olur. “Şekil şekle meyleder, kuşlar ülfet ettikleriyle
birlikte konar!” denmiştir. Görmez misin ki dilsize göre diğer insanlar da dilsizdir.
Çünkü onlarla sadece çeşitli organlarını kullanarak isteklerini, maksatlarını işaret ve
ima yoluyla bildirerek konuşabilir. Sağır kendisi gibi bir sağırla nasıl da huzur bul-
maktadır?! Dilini anlamayan bir toplum içinde kendi dilini anlayan bir insanı bulan
kişi gibi nasıl da ona yönelmektedir?!
Yüce Allah şöyle buyurmuştur: “O, sizi tek bir nefisten yaratan, kendisiyle huzur bul-
sun diye ondan da eşini yaratandır.” (el-A’râf 7/189).
“Onlarla huzur bulmanız için kendinizden eşler yaratması, aranızda sevgi ve merha-
met meydana getirmesi onun (varlığının) delillerindendir.” (er-Rum 30/21).
“İnsan” böyle bir şeye kavuşursa kötülükten emin olur. Bu durum, yakınlığı kat kat
çoğaltan vahşeti (yalnızlık) yok eden huzur verici bir ganimettir. İki kişi arasında bi-
rine veya her ikisine dönen bir fayda meydana gelmesi, arzuların uyuşmasında ulaşı-
labilecek en uç gayedir. Böyle yakınlaşmalar çoğaldığı zaman köylerde, şehirlerde ve
varoşlarda topluluklar meydana getirmeye yol açan yardımlaşma ortamı oluşturur.
Ara
İnsan bedeni, ancak zorlayıcı (baskın) bir güçle bir araya gelebilecek olan zıt unsurların
terkibinden yaratılmıştır. Nefis (ruh), çoğu hallerinde bedenin mizacına tabidir. Bu
yüzden (bedenin mizacına göre) çeşitli hallere bürünür ve ahlâkı değişir. Malumdur
ki birleşmeye zorlanmış olan bir terkip, ayrışma yoluyla bu zorlayıcı gücü izale etme-
ye eğilimlidir ve (bünyesindeki bir) zıt unsur, karşısındaki başka bir zıtla mücadele
edip onu kendine uygun hale getirmeye çalışır. Bu durum canlının, kendisini dıştan
kuşatmış olan zıt (unsurlar)dan dolayı bünyesinde harekete geçen bela ve hastalıklara
yakalanmasının sebebidir. Sonra insan (gerekli) organlardan yoksun, aciz bir varlık
olduğu için dışarıdan gelecek belalara açıktır, (bu yüzden) kendisini koruyacak şeye
muhtaçtır ve kendisine yetecek şeye mecburdur.
(Şair) şöyle demiştir: “Kişiyle birlikte ihtiyaçları da ölür / Kaldığı müddetçe ihtiyacı
da kalır”.
78 - ANADOLU SANAYİ DEVRİMİ

