Page 62 - 60. SANAT YILINDA AMİR ATEŞ
P. 62

60. Sanat Yılında
           Bestekâr HÂFIZ ÂMİR ATEŞ







                                         O günlerde Emin Ongan Hoca’yı arayan Münir Nûreddin Selçuk (ö. 1981),
                                         hocasından izin alarak Âmir Ateş ile tanışmak ister. Bu tanışma ziyaretinde
                                         Münir Bey, Âmir Hoca’nın “Kuş Mevsimi” isimli eserini piyanoda çalarak bir
                                         yandan da icra eder ve eser hakkında pek çok iltifatta bulunduktan sonra Âmir
                                         Hoca’yı Belediye Konservatuarı’na kadrolu olarak davet eder. Âmir Hoca
                                         bu teklîfi, görevini sevdiği ve mesâîsi rahat olup mûsikîye daha çok zaman
                                         ayırabildiği gerekçesiyle kabul etmez.

                                         Âmir Ateş görevine çok bağlıdır ve yaptığı işin kudsiyetinin farkındadır.
                                         Bununla birlikte ailelerin isteği üzere meyyit yanında kalan arkadaşlarının
                                         rahatlığının aksine kendisinin bundan ciddi anlamda tedirgin olduğunu ifade
                                         eden Âmir Hoca, 20 küsur sene görevini gereği gibi ifa etmiştir. Vazîfesini
                                         ulvî hislerle yapan Âmir Ateş, “el bereketü fil meçhûl” yani “Meçhûlde bereket
                                         vardır” gibi güzel bir tabirle sayısız mevlîdlere gitmiştir. Oldukça üst düzey
                                         merâsimlerde görev alan Âmir Hoca bu konuda “Değil 50 yıl, 100 yıl geçse
                                         unutamam” diye tarif ettiği ama kendisinde mahfuz pek çok anısı olduğunu
                                         ifade etmiştir. Bunlardan birini Âmir Bey’in izni çerçevesinde ve onun kendi
                                         ifadeleriyle burada  aktaralım:

                                         “Mevlîdin sonradan çıkma bir âdet (bid’at) olduğuyla alakalı yaklaşımlar çoktur.
                                         Yaşadığım ve unutamadığım bir anım, bu konuyu dillendiren kişilerden biri
                                         olan rahmetli Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın annesi Hafîze Hanım ile alakalı
                                         olandır. Kendisi ile bir akrabalarının mevlîd evinde karşılaştık. Bize doğru dönüp
                                         birden: ‘Hâfız efendiler, mevlîd okumayın, bid’attir; sadece Kur’ân okuyun’ dedi.
                                         Duyduğumuz bu söz üzerine Hafîze Hanım’a ‘Mevlîdin, Efendiler Efendisi’ne
                                         bir salât-ü selâm gönderme tarzı olduğunu’, ‘Allah ve meleklerinin Nebi’ye çokça
                                         salât-ü selâm ettiğinin belirtildiği, îmân edenlerin de Efendimize salât ve selâm
                                         etmekle emrolunduğu’ âyetinin paralelinde mevlîdin Kur’ân-ı Kerîm’in ışığında
                                         okunduğunu söyledik. Aynı zamanda mevlîdin bid’at dahi olsa bid’at-ı hasene
                                         kabilinden yani güzel bir âdet olduğunu’ anlatsak da kendisine kabul ettiremedik.
                                         Tatlı sert biten bu tartışmanın üzerinden uzun yıllar geçtikten sonra aynı
                                         mevlidhân grubu ile Hafîze Hanım’ın vefâtında bir araya geldik; ailesinin isteği
                                         üzerine orada Kur’ân-ı Kerîm okuyup Mevlîd-i Şerîf icra ettik.”

                                         O döneme ilişkin başka ilginç örnekler de verilebilir. Örneğin İnönü ailesinin,
                                         babaları İsmet Paşa için her yıl tertiplediği Mevlîd-i Şerîf merâsimi ve Kenan
                                         Evren’in Çankaya Köşkü’nde hanımının vefâtının 40. gününde okuttuğu
                                         ancak kendisinin katılmayıp Memduh Tağmaç (ö. 1978) ve Cemal Tural (ö.
                                         1981) gibi askerlerin bulunduğu mevlîdler bunlardan ilk akla gelenlerdir.








                                                             • 58 •
   57   58   59   60   61   62   63   64   65   66   67