Yazının, Çizginin ve Renklerin Ustası Etem Çalışkan’a Vefâ!

Yazının, Çizginin ve Renklerin Ustası Etem Çalışkan’a Vefâ!


Duayen kaligrafi sanatkârı, ressam gazeteci, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü hamili Etem Çalışkan’ın 1928 yılında Tarsus’ta başlayan hayat yolculuğu 1 Şubat 2025 tarihinde İstanbul’da tamamlandı. Memleketi Tarsus’ta ebediyet yurduna tevdi elen yazının, çizginin ve renklerin ustası Etem Çalışkan’a Kuveyt Türk Katılım Bankamız nezdinde rahmet; ailesine, öğrencilerine ve sevenlerine sabırlar diliyoruz. Bu vesileyle sanatçının içinden anlam arayışları geçen 97 yıllık hayat hikâyesine müşfikâne nazar edeceğiz. Hocaların hocası Etem Çalışkan günümüzün duayen sanatkârlarından biriydi, ilminin zekâtını hüvesi hüvesine veren hakikatli bir ustaydı. 10 küsur yıl önce Etem Usta’nın kaleminden neş'et eden bir çalışmaya -ki buna eser diyebiliriz- Feriköy Antika Pazarı’nda tevafuk edip alınca ihmal ettiğimi fark ettiğim Etem Usta özelinde bir yazı kaleme almak bir nevi vacip olmuştu! Çalışkan, Miladi takvimin yaprakları 1928 yılını gösterdiği esnada Mersin ilinin, Tarsus ilçesinin Göçük köyünde dünyaya gelmiştir. İlkokul, ortaokul ve lise yıllarının ardından gönlündeki sanat aşkı onu İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi'ne götürmüş. İyi ki de öyle olmuş. Böylelikle Türkiye ufuklarında kaligrafi sanatına müteveccih bir yıldız doğdu!

.
.
.
.
.
Önceki slayt
Sonraki slayt

Sanatçının Yarını Son Nefesidir!

Etem Çalışkan üniversite yıllarında bir yandan Yeni Sabah gazetesinde çalışmış, diğer bir yandan okumuştur. Gazeteler için bir yandan röportaj yazıları hazırlarken diğer yandan resim yapmış, desen çizmiş, kaligrafi çalışmalarını yayınlamıştır. Hâsılı hiçbir zaman iki günü müsavi olmamıştır. Sanırım bunun içindin ki “Çalışmaktan para kazanmaya vakit bulamadım” dedikten sonra “sanatçının yarını son nefesidir” cümlesini kurmuştu.

1953 yılında Akademi’de öğrenciyken Hattat Emin Barın ile tanışması hayatının önemli bir dönüm noktası olmuştur. Hocasından kaligrafi sanatının ve insanlık ilminin inceliklerini öğrenen Çalışkan, Emin Barın’ın cilt evinde perşembe günleri düzenlenen ve İstanbul’un kibar sanatkârlarının katılımıyla düzenlenen sanat ve estetik sohbetlerine iştirak etmiştir.

Emir Barın’dan yazıyı sadece kâğıdın değil; mermerin ve hemen her türlü materyalin üzerine hâk edilmesini öğrenen sanatkâr, Emin Barın’a Anıtkabir'in kitâbelerini yazarken asistanlık yapmıştır.

Söz ve Hakikat Erenlerinin İzinde!

1960'lı yıllarda pek çok takvimin üzerinde kâh Mevlânâ’dan, kâh Yunus Emre'den, kâh Âşık Veysel’den mısralar yazan Etem Çalışkan, yaşadığı gibi görünme, göründüğü gibi olma hususunda isimlerini andığımız söz ve hakikat erenlerinin yolunda yürümenin gayreti içerisinde bulunmuştur.

Gazetelerin Hoş Kokulu Sahifelerine Estetik Mânâlar Yükledi!

Matbaa mürekkeplerine bulaşan bir daha iflah olmaz derler. El-Hakk doğrudur. Çalışkan da Cağaloğlu’nda gazeteciliğe intisap edince Dünya, Akşam, Milliyet, Hürriyet, Güneş ve Sabah gazetelerinde fasılalarla çalışırken eserleriyle gazetelerin hoş kokulu sahifelerine estetik mânâlar yüklemiştir.

Etem Usta Türk büyüklerinin portrelerini çizmiş, çizdikçe bir anda kendini Orta Asya’nın bozkırlarının tam orta yerinde bulmuştur! Oğuz Kaan’ı, Metehan’ı, Selçuklu devlet adamlarını, Osmanlı sultanlarını resmeden sanatkâr Kur’ân-ı Kerîm'in mealini kaligrafiyle yazmış; Süleyman Çelebi'nin Mevlid-i Şerif’ini; Yunus Emre Divanı’nı meşk etmiştir.

Çalıştığı gazeteler okuyucularına Üstad’ın kaleminden neş’et eden güzellikleri armağan sadedinden takdim etmiştir. Böylelikle Türkiye, Etem Çalışkan’ın sanat zevkini yıllarca temâşâ etmiş, takvim yapraklarındaki eserlerini çerçeveleterek duvarlarına asmıştır.

Gönlü Kalem Olup Yazdı!

Bu arada yüzlerce afiş ve kitap kapağı tasarlayan Etem Usta’nın Darphane için gümüş paralar hazırladığını biliyoruz. PTT Genel Müdürlüğü’nce Cumhurbaşkanlığı forsunda yer alan 16 yıldızın ifadesi olan Türk Devletleri’nin pullarını da çizen merhum sanatçı şimdiki zamanda mezkûr pulları özenle muhafaza edilen koleksiyonlara ayrı bir sanat zevki yaşatıyor!

Sanatını, zanaatını, mesleğini ve hayatını kadim Anadolu kültürünün ayrılmaz bir parçası olan Ahilik ruhuyla sürdüren Çalışkan, yoğun mesailerini yiğitlik ve borçluluk üzerinden anlamlandırmanın telaşı içerisinde bulunmuştur. Böylelikle kendine özgü bir kardeşlik dili geliştirerek eserlerinde gönlü dil olup konuşmaya; yazmaya başlamış; hiçbir zaman maddiyatı öncelememiştir.

Ne Param Var Ne Pulum. Ben de Böyle Bir Kulum!

Az önce arz ettiğimiz üzere PTT’ye pulları çizmezden, Darphane’ye paraları hazırlamazdan önce aharlı kâğıdının üzerine şu satırları yazmıştır: “Ne param var ne pulum. Ben de böyle bir kulum.”

Gece gündüz çalışıp alnının teri, elinin emeğiyle paraları ve pulları çizdikten sonra bu kez yine aynı aharlı kâğıtların üzerine “Hem param var hem pulum. Gene böyle bir kulum” diyerek kulluk makamına atıfta bulunmuştur.

Emin Barın Üstadın yolundan giderek mermere, taşa estetik unsurlar eklemenin gayreti içerisinde bulunarak 9 metre yüksekliğinde, yedi metre genişliğinde bir anıt duvar inşa eden Etem Çalışkan 2005 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından verilen Burhan Felek Ödülü ile taltif edilmiştir.

Etem Çalışkan: Kaligrafi Yazıyı Güzel Yazma Sanatıdır!

“Kaligrafi, güzel yazı yazma sanatıdır. Sadece güzel yazmak onu sanat yapmaz, ona yorum getirmek gerekir. Sanat kurallar içerisinde kuralsızlıktır. Eğer kurallar içerisinde kuralsız çalışmazsan hep yapılanı, öğrendiğini yapmış olursun” diyen bu yazının kahramanının hayat hikâyesine ve sanat çalışmalarına bir sığınma sahnesi kadar da olsa bir eser vesilesiyle değindikten sonra kelâmı, yazımıza konu olan esere getirelim.

Kalmayınca huzur küffâr ı âlemde

Tükenince derman beden i âdemde

Döndü gene viranhane i pedere

Revân olmak üzere reh i âhirete

Yazımızı, hocamızın Yeditepe Bienali’ndeki sergisi için kaleme aldığı satırlarla nihayete erdirelim.

Doksan

“Su ateşte yüz derecede kaynar. On yıl daha çekeceğim bu dünya çilesini 5 Ocak 1928 (5928)’de Tarsus’un Göçük Köyü’nde dünyaya gelmişim Cennet’ten.

Yazının icadı, insanlığın miladı... 5928 doğumlu 6018 yaşımdayım. On yıl daha yazı çizmek istiyorum.

Doğduğumdan beri çalışıyorum. Ana sütü emmek de çalışmaktır... Uykuya ve yemeğe ayrılan zaman, kayıp zaman. Yaşamımın, ilk çağı (ilkokul), ortaokul ve lise (orta çağ) ve yeniçağ (akademi). Üç çağın temeli, altı yaşıma kadar olanıdır.

Cennetin Kapısı Çileli Çalışma Odamın Kapısıdır!

90 yıllık yazı–çizgi içinde 50 yıl gazetecilik mesleği de var. Meslekle sanat yaşım 90. Artı meslek yaşım 50. İkisini topluyorum: 140. Bu benim çalışma yaşım. Yaşamayı çalışmak için seviyorum. Cennetin kapısı çileli çalışma odamın kapısıdır.”

 

İbrahim Ethem Gören/05.02.2025 Yazı No: 436