İçeriğe Git İçeriğe Git Alt Bölüme Git

Geçmişten Günümüze Ramazan Gelenekleri

Ramazan ayı ile birlikte yüzyıllardır önemini kaybetmeden ve nesillerden nesillere aktarılarak yaşamaya devam eden geleneklerimizi bu yazımızda inceledik.

Milyarlarca insanın beklediği ve İslam aleminde 11 ayın sultanı olarak adlandırılan Ramazan ayı yaklaşıyor. Ramazan denildiğinde ise akıllara yalnızca sahur vaktinden iftar vaktine kadar oruç tutmak ve dünyevi isteklerden uzaklaşmak gelmiyor. Oruç tutmanın yanı sıra Ramazan’a özel birçok adet de bulunuyor. İftar vaktinde tüm ailenin bir araya toplandığı sofralar, sahur için yapılan hazırlıklar, pide, güllaç gibi Ramazan ayına özel yiyecekler, toplumsal yardımlaşma duygusu ve herkesi bir araya getiren eğlenceler de Ramazan’ı yılın diğer zamanlarından özel kılıyor. Üstelik bu gelenekler yüzyıllardır önemini kaybetmeden ve nesillerden nesillere aktarılarak yaşamaya devam ediyor. Siz de bu yazımızda geçmişten günümüze kadar gelen Ramazan geleneklerini bulabilirsiniz.

Toplu İftarlar, Keyifli Sahurlar

Oruç zamanının bittiğini işaret eden, tarihi 1800’lü yıllara kadar giden Ramazan topunun atılması ile başlayan iftar vaktini kalabalık sofralarda geçirmek en anlamlı Ramazan adetlerinden oluyor. Aynı saatte ve hep birlikte sofraya oturmak, bazen iş yoğunluğundan ya da farklı günlük streslerden dolayı yeterince zaman geçiremediğiniz aile bireyleriyle uzun uzun sohbet etmenize imkan tanıyor. Kalabalık sofralar sadece aile bireylerini değil, akrabaları ve komşuları da bir araya getiren en özel davetleri ifade ediyor. Siz de sıcacık ramazan pidesinin, hurma ve zeytin gibi atıştırmalıkların yer aldığı, Ramazan ayının en lezzetli tatlılarından biri olarak kabul edilen güllaçla taçlandırılan sofralarda keyifle zaman geçirebilir ve sevdiklerinizle birlikte olmanın huzurunu hissedebilirsiniz. Ramazan ayında, belki uzun süredir görmediğiniz yakınlarınızı iftar yemeğine davet etmek ya da onların davetlerine katılmak, sosyal bağların da güçlenmesine imkan veriyor.

Ramazan davulcusu ise eski dönemlerden kalma geleneklerden biri olarak öne çıkıyor. Ramazan davulcuları sokaklarda bazen davul çalarak, bazen eğlenceli maniler söyleyerek, sahur vaktinin geldiğini haber veriyor. Siz de bu özel ayda keyifli ve huzurlu bir iftar yemeğinden sonra, bir sonraki günün orucuna hazırlanmak için ise Ramazan davulcusunun sokağınızdan geçmesini bekleyebilirsiniz.

Ramazan Eğlenceleri

Bir toplumun ortak değerlerini temsil eden ve nesillerden nesillere aktarılan unsurlara kısaca kültür adı veriliyor. Ramazan eğlenceleri de Osmanlı döneminden itibaren kültürümüzün bir parçası olarak varlığını sürdürüyor. Eski zamanlarda Ramazan ayı boyunca farklı semtlerde seyircisiyle buluşan “Hacivat ve Karagöz” gölge oyunu, artık popülerliğini yitirmiş gibi düşünülse de aslında tiyatro ya da film uyarlamaları ile sergilenmeye devam ediyor. Bilgili ve kibar Hacivat ve doğrucu Karagöz, eğlendirirken düşündüren sohbetleri ile herkesin ilgisini çekiyor. Bunun dışında halk konserleri gibi eğlenceler de Ramazan ayının neşesini paylaşmayı sağlıyor.

Yardımlaşmak

İhtiyacı olanlara yardım etmek için elbette belirli bir zamanın gelmesi beklenmiyor. Ancak Ramazan ayında yardımlaşmaya ya da maddi sıkıntılara destek olmaya daha çok özen gösteriliyor. Osmanlı zamanında Ramazan aylarında, günümüzdeki veresiye defterlerine benzeyen “Zimem” defterlerinde yazılı bulunan borçların tamamının ya da bir kısmının varlıklı kişiler tarafından karşılandığı biliniyor. Yine eski dönemlerde ihtiyaç sahiplerine yardım etmek isteyenlerin “Sadaka taşları” vasıtasıyla maddi yardım yaptığı arşivlerde yer alıyor. Bu iki anlamlı örnek, günümüzde farklı şekillerde devam ediyor. Maddi durumu iyi olanlar, Ramazan ayında farklı yollarla borcu olanlara destek oluyor.

Mahya Kültürü

Geçmişi Osmanlı dönemine kadar giden bir diğer adet de mahya oluyor. Mahya, iki cami minaresinin arasına iyiliğe teşvik eden faydalı sözler yazmak olarak tanımlanıyor. İki minare arasındaki ışıklı yazılar, okuyanlar için akılda kalıcı bir görsel oluşturuyor. Böylece hem güzel sözler bir kez daha öne çıkarak zihinlerde yer ediyor, hem de yüzyıllar öncesine ait bir gelenek sürdürülmüş oluyor.

Yılın en özel zamanı olan Ramazan ayı, hem kişisel olarak arınmayı temsil ediyor, hem de toplumsal birlik ve beraberliği güçlendiriyor. Böylece geçmişten günümüze kadar gelen geleneklerin birleştirici gücü, geleceğin de mimari oluyor.